Toplumsal yaşamın dışında özgürlük olur mu? Dağlara denizlere çöllere gidersen, ölüden diriden sömürüden bana ne dersen, anlık günlük yıllık azcık özgürlük olur. Yani demek oluyor ki, toplumsal ayrışmadan çatışmadan sömürüden soygundan zalimden zorbadan kaçış kurtuluş yoktur. Kölecilerin egemen olduğu her yerde, ırkçılık ayırımcılık yapmak ve köleci olmayanı aşağılamak dışlamak suçlamak doğaldır. İbrahim peygamberi yakmak istemişler, her yolu denemişler, ama başaramamışlar. Koruyucu melekleri kovmak için, çok büyük günah işlemek gerekiyormuş. Ve bu günahı işlemek için, Cin ile Gan kardeşler zina yapmışlar. İşte bu kardeş kardeşe yapılan zinadan doğan çocuğun adına, CinGan demişler. Yani bizim bugün çingene diye bildiğimiz insancıklar, aslında bu sapık ilişkinin çocuklarıymış. Görelim bakalım, bizim çingenecikler niçin öyle sapık sayılmış!
Luvi dilinin küçültme takısı -la, Attila örneğinde olduğu gibi, sözcüklerin sonunda yer alıyordu. Hatti dilinde sözcükler önek alarak yeni anlamlar kazanıyordu, tanrı anlamına gelen şapu sözcüğü, wa öneki alarak waşapu olduğunda, tanrılar anlamına geliyordu. Attila'nın başındaki ve sonundaki a sesini dışarıda bırakırsak elimizde ttil sesi kalır ve bu ses yine aynı seyi anlatır. Attila, Attacık demektir. Çitil sözcüğündeki -til sesi de aynı anlama gelir. Yavru'nun yavrucuk olabilmesi için, bir küçültme eki daha alması gerekir. İkinci defa küçültme için, Hatti dilinden kalma önek alışkanlığımız kapıyı açıyor ve çitil sözcüğündeki ç sesinin küçültme eki olduğu açığa çıkıyor.
Çingene adının başındaki ç sesinin -cik anlamına geldiğini kabul edersek, gerisi kolaydır. Çingene adını, çigan diye söyleyenler de yol gösteriyor. Farkı görmek için, sesli harfleri silmek yararlı olur. Silersek, ç-n-g-n ve ç-g-n biçiminde iki yazılış ortaya çıkar. Bu iki yazılışı üst üste getirirsek, ç ile g arasındaki n harfinin birinde fazla veya diğerinde eksik olduğu görülür. Daha dikkatli bakarsak, yani daha önceki bilgilerimizi ortaya koyarsak, ç'den sonrasını kavrayabiliriz. Ç öneki Hatti geleneğimiz olduğuna göre, kölecilik çağından önceye gitmemiz gerekecek. Kölecilik çağı öncesinden bu yana, g denilince herkesin aklına toprak gelir, n harfi ise bizi doğuran kadını anlatır, ikisi birlikte Toprak Ana demektir. Bu durumda, çi-ga-n adı, Toprak Ana-cık anlamına gelir. Ama bu bir tanrıyı anlatmaktan öte anlam taşımaz. Çingene adının daha doğru anlamı, ç-n-g-n biçiminde yazılan Ana-cık Toprak Ana veya Toprak Ana'nın Kızı'dır.
Bundan sonrası, çingeneciklerin niçin aşağılandığı dışlandığı ile ilgilidir. Hiç kimseye, maksat güzellik olsun diye, Toprak Ana'nın Kızı demezler. Öyle dediklerine göre, çingeneciklerin tarihinde görkemli bir öykü vardır. O öyküyü görmek için devam edelim. Onlar ki, beş bin yıldan bu yana köleciliğe teslim olmamışlar. Bilgi birikimini şenlikle şamatayla çalgıyla kuşaktan kuşağa aktarmışlar. Aşağılanmışlar dışlanmışlar ama sömürgen kemirgen hain olmamışlar. Toprak Ana bire kırk verirken bile, aç kalmışlar ama açgözlü olmamışlar. Sefilliğe razı olmuşlar, ama onun bunun kedisi köpeği eşeği olmaya razı olmamışlar.
Dikkat edilsin, Toprak Ana'nın Kızı denilirken bile, oymakla kazımakla çıkarılamayacak bir aşağılama dışlama suçlama vardır. Dört bin yıl önce Anadolu baştan başa yanarken sınıf savaşına katılmazsan, savaş meydanlarından kaçarak özgür olmaya çalışırsan, köleciler seni karı kız olmakla suçlayıp aşağılayacaktır, köleciliğe karşı direnenler de seni dışlayacaktır. Erkeği eşcinsel ve kadını fahişe yapan köleciler, kendi sapıklığını gizlemek için, seni de sapık sayacaktır ve gühahkâr yapacaktır. Keçi kadar akıllı direnişçi olmazsan, günah keçisi olmaktan kurtulamazsın. Sınıf savaşında çakılan çivi, bin yıl sonra bile çakıldığı yerden çıkarılamaz. Öyle ise akıllı olacaksın, köleciden uzak duracaksın, çingene olduğunu unutmayacaksın.
Gelelim "buçuk" olma hikâyesine. Toplumsal ayrışmanın çatışmanın yoğunlaştığı 1970'li yıllarda, "kararsız"lar çoğaldı. "Ne sağcıyım, ne solcuyum, futbolcuyum futbolcu!.." görüşü ortaya çıktı. Sınıf savaşından kaçanlar, futbol edebiyatına sığındı. Ortada kalanlar, akılsız fikirsiz korkak sünepe sayıldı. Dört bin yıl önce insancıklar delik deşik edilirken ve Anadolu baştan başa cayır cayır yanarken, ayrışmanın çatışmanın savaşın dışında kalanlar, toplumsal yaşamın dışında özgürlük aradılar. İşte o yüzden, "buçuk" sayıldılar. Aşağlanmış dışlanmış aşsız işsiz eğitimsiz çingene çocukları, 2000'li yılların başında daha iğrenç bir saldırının hedefi oldular. Almanya'da Polonya'da çingene yakanlar, şimdi çingenelerin roman olduğunu söylüyor.
Dahası, kandırılmış devşirilmiş ve saygınlık kazanmış çingene çocukları roman olduklarına inanıyor. Roman, romalı demektir, romalı ise köleci anlamına gelir. Köleci olmak için, köle sahibi olmak gerekmez, köle olmayı kabullenmek yeterlidir. Türkiye'de Toprak Ana'nın Kızı olmaktan daha güzel bir şey olabilir mi? Sömürgen kemirgen zalim zorba köleci olmak, Toprak Ana'nın Kızı'na yakışır mı? Dikkat edilsin, Toprak Ana'nın Kızı denilirken asıl aşağılanan uysal erkektir. Çingene kızların daha özgür ve seçici olması, en az beş bin yıllık gelenektir. İşte o yüzden, çingenecikler yalana yanlışa paraya pula boyun eğmeyecektir. Anlamını öğrenirse, roman olmayı kabul etmeyecektir!..
Cahit Çelik http://cahit-celik.blogspot.com
Cahit Çelik http://cahit-celik.blogspot.com