Alina adının anlamını kavrayabilmek için, önce konu ile ilgili bilgileri gözden geçirmek gerekir. Bu konuda benim temel bilgi kaynağım Bilge Umar'ın Türkiye'deki Tarihsel Adlar kitabıdır. Bilge Umar, benim bildiğim 19 kitap yazmış ve 9 kitap çevirmiş. Yazdıklarının çevirdiklerinin hepsi dil tarih coğrafya üzerine. Yani söylediği sözün anlamını ve dünyanın geçmişini güncelini biliyor. Bilge Umar'ın yazdığı kitapları görmek için, http://deftercikler.blogspot.com sayfasını ziyaret edebilirsin.
Bilge Umar'ın Türkiye'deki Tarihsel Adlar kitabına göre:
ALİNA. … Alina adı, görünüşe bakılırsa, Luwi dilinden ya da onun ardılı yerel Anadolu dilinden gelir. Sonda, -sal, -yurdu anlamlarındaki wana/ana takısının çeşitlemesi -ina'yı açıkça görüyoruz. Buna karşılık, baştaki Al- bölümü bakımından bir belirsizlik vardır; karş. aşağıda Alouda. [s.52]
ALOUDA. … Hellen yazımında Alouda diye gösterilen Aluda adının sonunda, "Hisar" anlamında Uda'yı açıkça görüyoruz (bkz. Uda). Baştaki Al- bölümü ise, senkop olayı nedeniyle son ünlüsünü yitirmiştir; aslı Ala, Ale, Ali, Alu'dan biri olmalıdır. Bkz. Ala, Ale, Ali, Alluwamna. [s.55]
Uda (sözcüğü). Luwi dilinde "Duvar" (buradan: Hisar) anlamındaki Kuta'nın K'siz çeşitlemesi. [s.809]
Ala (sözcüğü). Byzantion'lu Stephanos'un verdiği bilgiye göre, Karia dilinde "At" demektir. [s.43]
Ale (sözcüğü). Luwi/Pelasgos kültürünün yayılma alanı kapsamında rastladığımız bazı tarihsel adların, bir ale kök sözcüğünden türetilmiş olduğunu görüyoruz; bu gibi adların her birini alfabetik dizide kendi yerinde inceleyeceğiz.
Luwi dili gibi en eski Hind-Avrupa dillerinden olan eski Hellen dilinde, "a. Sıcaklık; b. Güneş ısısı; c.Ateş" anlamlarına gelen bir Ale sözcüğü vardı. Bunun, aynı dildeki, "Güneş" anlamına gelen Elios (Lâtin yazımında, Helios) sözcüğüyle bağlantılı olduğuna Anatole Bailly işaret etmiştir. Üstelik dikkat etmeli ki, Elios'un başında Lâtin harfiyle E'nın gösterdiği ses, Hellen yazımında, eskiden a'ya yakın değer taşıyan eta (Hellen yazımının H'si) ile belirtilir; böylece, o sesin aslının a olduğu anlaşılır. Roma'lılar ve onlara uyan çağdaş batılı uluslar, sözcüğü Elios diye yazmakla yetinmeyip başına, tıpkı Alikarnassos'u Halicarnassus ettikleri gibi, bir de kendi yazılımlarının bambaşka değer taşıyan H harfini getirmiş, sözcüğü Helios diye yazmışlardır.
Diğer yandan, Elios/Hesios'u (Güneş'i) kendi başına bir tanrı sayan Rodos'lularda, o tanrı onuruna kutlanan bayramın adı, Aleia idi. Oysa, Athenai sözcüğü Athena Bayramı'nı anlattığı gibi (bkz. Pausanias, 8 II 1), Aleia sözcüğü de Ale Bayramı'nı anlatır.
Türkçemizdeki Alev'in kökeni de konumuz yönünden ilginçtir. Bu köken, Hind-Avrupa dillerinden olan Fars dilindeki Alav/Alev sözcüğüdür. Ermenicenin "Güneş" anlamında Arev'inin bu Alev sözcüğü ile hısımlığı açıktır.
Bildiğimiz üzere, Anadolu'nun Ana Tanrıça'sı İÖ 2. bin yılda "Arinna Kentinin Güneş Tanrıçası" diye de tapkı görüyordu ve bu uzun adı, Hitit belgelerinde anılmaktadır. Bu nedenle, Güneş'e işaret eden sözcüklerin, Luwi'ler çağında, Ana Tanrıça'nın san'ları arasında bulunması gerektiği kuşku götürmez. Nitekim bin yıl sonrasının dünyasında bile, Hellen'ler, Alea sözcüğünü, Alea sözcüğünü, Athena'nın belli yörelerde tapkı gören bir çeşitlemesini san'ı olarak kullanıyorlardı (Herodotos, I 66, IX 70; Xenophon, Hellenika, 6 V 27 vs.). [s.47-48]
Ali (sözcüğü). Eski Hellen dilinde, hem "Tuz" hem de "Deniz" anlamını belirten ve ön-ek gibi kullanılan bir sözcük. Aşağıda göreceğimiz Aliassos, Alikarnassos, Alisarna adları gibi birçok örnek, bize, aynı sözcüğün aynı anlamda olarak Luwi dilinde de bulunduğunu göstermektedir. [s.50]
Alu (sözcüğü). Bkz. Alluwamna, Lu. [s.56]
Allu(wa) (sözcüğü). Hitit krallarından birinin, Luwi dilinden gelme adı Alluwamna idi. Bu adın, Alluwa-(u)mna parçalarından türetildiğini, "Alluwa İnsanı" anlamına geldiğini görmekteyiz (bkz. uma/umna). Ancak, ileride değineceğimiz üzere, Hellen ağzında Alybas, Alybe'ye dönüşen ve Alyettes adının Aly bölümünde de karşımıza çıkan Al(l)uwa'nın anlamını bilmiyoruz. Hitit belgelerinde, Aluwarunna adlı bir akarsu anılmaktadır (H. Ertem, CAD s. 193). İliada'da Alybe, "Gümüşün Yurdu" diye nitelendirildiğine göre, sözcük belki "Gümüş" anlamındaydı. Hind-Avrupa dillerinde gümüş'ün adı, çoğu kez, "Pırıltı, Işıltı,Işık" anlamlı, hatta kimi dilde "Ak" anlamına da gelebilen kök sözcüklerden türetilmiştir. Bu nedenle, Al(l)u, Al(l)uwa sözcüğünün o anlamlara gelmesi ve aşağıda ele alacağımız Lu'nun bir çeşitlemesi olması güçlü olasılıktır. Gerek Luwi dilinde gerek eski İran dillerinde, başında A sesi olan bir sözcüğün, o ses atılarak kullanılmasının bir hayli örneği vardır; bkz aşağıda Ama. Karş. Lu (sözcüğü). [s.54]
Ama (sözcüğü). Luwi dilinde anni, Hitit dilinde anna, "anne, ana" demektir ve bizdeki sözcüklerle eski Anadolulu sözcükler arasındaki yakınlık, bir rastlantı ürünü değildir. Ama (ve bunun çeşitlemesi, Ma) sözcüğü de, özellikle Ana Tanrıça'yı belirtir yolda kullanıldığı gibi, doğrudan doğruya "Ana" anlamında olarak, Luwi dilindeki metinlerde geçmektedir (Laroche, Dictionnaire, s.27).
Luwi dilinde bazı sözcüklerin, baştaki A ile yahut baştaki A söylenmeksizin, iki türlü çeşitlemesinin bulunduğunu daha önce bazı örneklerde görmüştük: Aba/Apa yahut Pa; Aia yahut İa gibi. Zaten, aynı durum, en eski Hind-Avrupa dillerinden diğer bazılarında da görülmektedir. Örneğin, Ernst Herzfeld (s.306, dn.2) Eski İran dili için şöyle yazıyor: "Many old Iranian names appear with or without initial A: Amadoi/Mada, Amardoi/Mardoi, Asagrta/Sagartioi, Asimanu/Simanu". Luwi/Pelasgos yurtlarında aynı adın gerek Ama biçiminde gerek Ma biçimindeki çeşitlemelerinden türetilmiş pek çok tarihsel coğrafya adıyla karşılaşacağız. [s.57]
Lu (sözcüğü). Keza, Luw. Luwi dilinde "ışık, pırıltı".
Konu, özellikle Lukka ve Lykos adları dolayısiyle incelenmiştir; inceleyenler, Luwi diliyle, onun ardılı Lykia dilinde, Lâtinlerin Lux sözcüğüyle hısım olan, "Işık" anlamında bir Lu(w) sözcüğünün varlığı sonucuna varmışlardır (bkz. Oktay Akşit, Likya Tarihi, s. 86-90). Latince Lux'tan başka, Hitit dilinin "tutuşturmak, aydınlatmak" anlamındaki Lukk- fiilini (Sturtevant, s. 104); çağdaş Fransızcanın "ışıldamak" anlamındaki Luire filini; Ermenicenin Luys (=Iyık) ve Lusin ((=Ay) sözcüklerini, bu vesileyle, anımsayalım. Ben, bu sözcüğün Luwi dilinde yalnız Lu biçiminde değil, Alu/Allu biçiminde de kullanıldığı kanısındayım; bkz. yukarıda Allu(wa). Gerçekten, Luwi dilinde ve eski İran dilinde, başında A olan sözcüklerin, bu A ihmal edilerek de söylenmesinin çok yaygın bir kullanım olduğunu bilmekteyiz (bkz. Ama). Güçlü olasılıkla, "ışıltı, pırıltı" (özellikle, ay ışığının pırıltısı) anlamında bulunduğunu göreceğimiz Salu sözcüğü, belki de, gerçekte, "Güzel, iyi, kutlu, kutsal" demek olan Swa öntakısı ile (bkz. Swa), şimdi incelediğimiz Lu sözcüğünden türetilmişti, "Güzel pırıltı, kutlu pırıltı"yı anlatıyordu (Ay Tanrıçası Salana/Selene'yi anımsayınız; bkz. Salana). Hind-Avrupa dillerinde Güneş'i belirten Sol, Soleil gibi sözcükler de böyle bir türeyişin ürünü olabilirler. Hellen dilindeki Elios'un dahi (=Güneş; Lâtin yazımına Helios diye aktarılır) Hind-Avrupa dillerinin en eski dönemlerde ortak sözcüğü gibi görünen bu Lu (=Işık) sözcüğü ile köken bağlantısı bulunabilir. [s.522-523]
Bilge Umar'ın yazdıkları aynen böyle. Bilgi özünü alıp bal yapmak bize kalıyor:
Alina'nın -na bölümü yer veya yerleşim adı olurken, Ada+na örneğinde olduğu gibi, wana takısının kısaltılmış biçimidir. Ali- bölümü, Tuz anlamında ise, Alina "Tuz Yeri" anlamına gelir. Ali- bölümü, Deniz anlamında ise, Alina "Denizi olan Yer" anlamına gelir. İkisi de insan adı olamaz.
Alina'nın insan ismi olabilmesi için, -na bölümünün Hitit dilindeki anna'nın -na biçiminde kısaltılmış biçimi olması gerekir. Bu durumda, Alina "Tuz Kızı" veya "Deniz Kızı" anlamına gelir. "Tuz Kızı" diye insan adı olmaz. Alina'nın Ali- bölümü Karya dilinde "At" anlamına gelen Ala sözcüğü ise, Alina insan adı olamaz.
Luwi dilinin Ale veya Alu sözcüğü ise, Alina insan adı olabilir. Alu+na'dan oluşmuş ise, "Işıltılı Kız" anlamına gelir. Ale+na sözcüklerinden oluşmuş ise, "Yakan Kız" anlamına gelir. Dört bin yıl önceden bu yana, Anadolu'da ve Luwi kültürünün baskın olduğu yerlerde bir Ale Bayramı vardı. Sıcaklık bastı yandık kavrulduk diye bayram olmaz. Ama elinde baltası bıçağı kaması olan kölecileri ateşle yakmışsan, dağlara uzaklara çil yavrusu gibi dağıtmışsan, Ale Bayramı olur. Köleciliğe karşı direnen analar kızlarına Ale+na adını koyar.
Toplumsal ayrışmanın çatışman dışında ele alırsak, Alina'nın "Deniz Kızı" veya "Işıltılı Kız" anlamına geldiğini söyleyebiliriz. Aleviliğin köleciliğe karşı direnişin bilgi birikimi olduğunu gözden kaçırmazsak, Alina'nın "Yakan Kız" anlamına geldiğini görürüz.
Alina adı, ister "Deniz Kızı" anlamında olsun, ister "Işıltılı Kız" anlamında olsun, isterse "Yakan Kız" anlamında olsun, yani anlamı ne olursa olsun, kesin olarak Anadolu dillerinin güzelliğini yansıtır. İşte o yüzden olsa gerek, Alina adı güzeldir.
İsa'dan önceki bin yılda, benzer sesler birbirinin yerine kullanılıyordu. Önceki bin yılda sesli harf kullanılmıyordu. Bu nedenle, aynı sözcüğün farklı yazılış biçimleri ortaya çıktı. Yazıyı yazdıktan sonra, Alina adı ile Aluna'nın birbirinin çeşitlemesi olduğunu gördüm. Benim gördüğümü, başkaları da görmüş. Alina adını insan adı olabilecek biçimde kullanmış. "İyi, güzel, kutlu, kutsal" anlamlarına gelen Kuwa öntakısının K'sini alarak , Alina'yı Kalina yapmış. Rus otomobillerinden birinin adı Kalina'dır. Başka türlü görenler, Ali sözcüğünün tuz anlamını öne çıkartmış. Alina'yı Salina yapmış. "İyi, güzel, kutlu, kutsal" anlamlarına gelen Suwa'nın S'sini öntakı alarak Türkiye'de tuz markası olmak, Alina'ya yakışmış. Öntakı olarak kullanılan K'nin ve S'nin ayı anlama geldiği gözden kaçırılmazsa, Kalina ile Salina'nın aynı sözcük olduğu görülür. Bu bakımdan, Aluna'nın da Kaluna ve Saluna biçiminde çeşitlemesi olsa gerektir. Belki de "Salına salına gelen dilber", sadece salınmakla kalmıyordu, "Saluna saluna" (ışıldaya ışıldaya) göz kamaştırıyordu. Sözün özü özeti, Alina ile Aluna birbirinin çeşitlemesi olabilir ve aynı anlama gelebilir. Alina veya Aluna adını bebeğimize isim olarak vermek istersek, hangisini seçeceğiz? Seçimi ben yapacak olsam, Alina biçiminde söylenişi seçerdim. Okulda çocuklar birbirinin adıyla bile alay eder, Hamza'ya Kazma derler. "Aluna Aluna, kurban olam boyuna" demezler, "Aluna Aluna, dokunma sabuna" derler. Alina ve Kalina adı kulağa hoş geliyor. Belki birgün Alina'ya Kalina kardeş gelir, pasaklı sümüklü Salina'dan önce.
Son olarak, kızımıza Luwi kökenli ad vermeyi düşünmek doğru seçimdir. Çağdaş Türkiye Türkçesinin belkemiği, Hatti Hurri Luwi dilidir. İngiliz Fransız Alman İtalyan ve falan filan dillerinin kaynağı Anadolu'nun Lykia (Antalya-Muğla) yöresidir. Anadolu'nun geçmişi geleceği günceli bir bütün ise, herşey aydınlıktır. Tarih bilinci olmayanın, geçmişi geleceği günü karanlıktır. Anadolu kızına, Alina veya Kalina adı çok yakışır. Kızın adı ne olursa olsun, kendisi sağlıklı akıllı eğitimli çalışkan olsun. Yurdunu yurttaşını bilimi bilgeyi sanatı sanatçıyı sevsin, sevdiği de kendi gibi olsun. Adıyla değil, yaptığıyla yaşasın.