Sayfalar

Joe Biden’la ABD’nin Orta Doğu politikası nasıl şekillenecek?

Fehim Taştekin

Gazeteci-Yazar

 

ABD ordusu Suriye’de 

 

ABD’nin Orta Doğu siyaseti belirsizlikler, gerilemeler ve ağırlık noktalarındaki kaymalara rağmen genel olarak İsrail’i güvende tutma, İran gibi kontrol dışı aktörleri etkisizleştirme, Rusya benzeri alternatif güç odaklarını uzak tutma ve petrolün arz güvenliğini sürdürme ekseninde dönüyor. Sonuncusunun bağlamı epeyce zayıfladı.

 

Stratejik yönelim olarak ağırlığın Orta Doğu’dan Çin’i kuşatacak şekilde Asya’ya kayması son dönemlerde Orta Doğu siyasetinde boşluklar ve gri alanlar yarattı. Bu, ABD'nin yerel ortaklarının kendi oyunlarını da oynamalarına izin verirken, müttefikler arası uyumsuzluklara da yol açtı. 

 

ABD’nin 46. Başkanı seçilen Joe Biden’ın döneminde siyasetteki gri alanların nasıl dolacağı merak ediliyor. 

 

Kimilerine pervasız gelen ve diplomatik atışmalara yol açan sözlerine rağmen Biden; altı dönem Senato üyeliği, iki dönem de başkan yardımcılığı sayesinde sistemin işleyişini en iyi bilen siyasetçilerin başında geliyor. 

 

Bu, her şeyden önce Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump döneminde Beyaz Saray ile kurumsal yapılarla arasında yaşanan uyumsuzluğu bitirmeyi vadeden bir profil.

 

Trump, Suriye’de Fırat’ın doğusundaki güçleri çekip alanı Türkiye’ye bırakma manevrasında olduğu gibi, Pentagon ve Dışişlerini ters köşeye yatıran ani kararlar alabiliyordu. 

 

Biden’ın dümene geçmesi temel parametrelerde radikal değişikliklere yol açmayabilir. Yine de Biden kurulu düzenin reflekslerine göre şekillenmiş temel politikaların yürütülmesinde farklılığını hissettirecek yaklaşım, yöntem ve tercihlere sahip. 

 

Bunun etkisini göstereceği alanlar belli: Biden’in öncelikleri Suriye, Kürtler, S-400 ve NATO ile ilişkiler bağlamında Türkiye’yi; Trump’ın çöpe attığı nükleer anlaşmaya dönüş hedefi nedeniyle İran ve hasımlarını; pek çok açıdan Rusya’yı ilgilendiriyor. 

 

Çakışma alanları: Suriye, Kürtler ve Libya 

 

Biden’ın Irak, Suriye ve Libya’daki çatışmalarla ilgili yaklaşımı ABD’nin önderlik rolünü üstlenmesi gerektiği yönünde. 

 

ABD liderlik rolü üstlenecekse, Türkiye ile çakışmalar ya da ayrışmalar kaçınılmaz gözüküyor. Arzulanan rolün ne kadar diplomatik ne kadar askeri olacağı önem kazanıyor.

 

Trump gelgitlere rağmen Irak ve Suriye’den çekilme niyetini korurken, Biden’ın Irak-Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) yeniden dirilmesine izin vermeme ve Kürtleri koruma taahhüdü sahada az da olsa asker tutmayı gerektiriyor. Doğrusu bu konularda çizgilerin çok net çizildiği de söylenemez. 

 

Biden’ın dış politika danışmanı Antony Blinken, Suriye’de sınırlı sayıdaki Amerikan askeri varlığını ve kuzeydoğuda kontrol edilen petrolü, yeniden inşa sürecine destek olma önerisiyle birleştirerek, siyasi geçiş için bir koza dönüştürmekten bahsediyor. 

 

Biden’ın danışmanları ABD’nin sahadaki askeri varlığına rağmen Cenevre süreci dahil siyasi geçişle ilgili çalışmalarda ağırlığını Rusya lehine yitirdiğini ve bunun tersine çevrilmesi gerektiğine inanıyor. 

 

Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki kimyasal uyumun ne tür sürprizler getireceğini bilmedikleri için hem Irak hem Suriyeli Kürtler Biden’ın daha istikrarlı ve güvenli bir siyaset güdebileceğini umuyor. 

 

Fakat nihayetinde Trump’ın da Suriye’den çekilme planını Pentagon, CIA ve Dışişleri’nin yönlendirmesiyle İran’ı ihata etme hedefine bağlayarak değiştirdiğini biliyoruz. 

 

Yine de Biden, Kürtler açısından daha öngörülebilir bir lider sayılıyor. Biden, Trump’ın “Kum ve ölüm” diye tarif ettiği Suriye’den çekilme kararını “Kürtlere ihanet” olarak nitelemişti. 

 

Biden yeri geldiğinde müttefikleri eleştirmekten kaçınmamıştı. 2014’te Harvard’daki konuşmasında “En büyük problemimiz bölgedeki müttefiklerimiz. Türkler, Suudiler, Emirlikler vs. ne yapıyorlardı? Esad’ı devirme ve vekaleten bir Sünni-Şii savaşı çıkarma konusunda o kadar kararlıydılar ki herkese yüz milyonlarca dolar ve on binlerce ton silah akıttılar. Ancak desteği alanlar El Nusra, El Kaide ve dünyanın diğer yerlerinden gelen cihatçılardı” demişti. 

 

Türk-Rus ortak çözüm mekanizmalarını sorun edebilir 

 

Peki Joe Biden cihatçı örgütlerin üslenme alanına dönüşen İdlib’de farklı bir yaklaşım geliştirebilir mi? 

 

Joe Biden’ın da İdlib’i Türkiye’nin koruması altında Şam ve ortaklarına karşı bir koz olarak görme eğilimini koruması muhtemel. 

 

Biden, Trump’ın aksine çatışma alanlarında Türk-Rus ortak çözüm mekanizmalarını da sorun edebilir.

 

Biden, Türkiye’nin Libya siyasetiyle de ilişkilendirdiği Doğu Akdeniz’deki manevralarının durdurulmasından yana. 

 

ABD, Libya Büyükelçisi Christopher Stevens’ın öldürüldüğü 2012’den beri kendi haline bıraktığı bu ülkede son zamanlarda diplomatik ağırlığını hissettirmeye başlamıştı. Bu eğilim askeri boyut kazanmadan diplomatik çizgide daha belirginleşebilir. Suriye’nin aksine Libya’da Türkiye ile eşgüdümün daha kolay şekillenmesi de mümkün. 

 

Elbette kurumsal yapıların belirleyici etkisi tüm başkanlar için geçerli. Yeni dönemde önceliğin Türkiye ile ilişkileri iki lider arasındaki özel kanalından çıkartıp kurumsal çerçeveye ve NATO ortaklığı zeminine oturtmak olacağı öngörülebilir. 

 

Müttefiklerle örselenen ilişkileri tamir etme hedefi özellikle Türkiye’nin yakın planda tutulmasını gerektiriyor. 

 

Fakat izlenecek politikaların sonuçları açısından Türkiye’yi kazanmak ya da kaybetmek Biden’ın da yüzleşmekten kaçamayacağı bir ikilem. 

 

Biden, ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) çerçevesinde Kongre’den geçen yaptırım tasarısını önemsiyor. Bu konuda Başkan sıfatıyla göstereceği nihai tutum ilişkilerin yönünü tayin edecektir. 

 

Varsayım olarak, oyunun Türkiye’yi kazanmak üzerine kurgulanacağı, bu yüzden ABD’nin S-400 ve Halkbank dosyalarında sertleşip Suriye ve Kürtler konusunda Ankara’yı teskin etme yönünde esneyebileceği söylenebilir. Türkiye ile ortaklığın gidişatı da ABD’nin Suriye siyasetinin şekillenmesinde de etkili olacaktır. 

 

İran’la eskiye dönüş: Zor bir dosya 

 

Biden’ın en çok konuşulan dış politika tercihi İran’la 2015’te imzalanan nükleer anlaşmaya dönüp, Tahran üzerinde etkili olabilecek bir diyalog kanalı açmak. 

 

Tahran açısından bu saatten sonra nükleer anlaşmaya dönüş tüm yaptırımların kaldırılması halinde bir anlam ifade ediyor.

 

Kongre’deki güçlü İran karşıtlığı dikkate alındığında, Biden’ın bunu yapması zor gözüküyor. 

 

Sadece nükleer programla ilgili yaptırımların kaldırılması düğümü açar mı, şimdilik belirsiz. 

 

Nükleer anlaşmaya dönülürse bu adım Trump zamanında Körfez ülkeleriyle yeniden yakalanan uyumu sarsacaktır. 

 

Biden’ın dış politika ekibi İran’ı ana tehdit olarak görüp kuşatma siyaseti izlemek yerine Tahran ile komşuları arasında diyaloğu destekleyen bir yol öneriyor. 

 

Obama’nın yaklaşımı da bu minvaldeydi. Ancak özellikle Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn, İran’la müzakereci yoldan çok rahatsızdı. 

 

Trump’ın siyaseti ise İsrail-Arap normalleşme süreciyle Tahran’a karşı ortak bir cephe oluşturmak üzerine kurulu. 

 

Muhtemelen Suudi liderliğindeki Arap bloku bir önceki kurguya dönme önerisine direnecektir. Biden’ın Yemen’deki savaşı desteklemediğine ilişkin sözleri de Suudi-Amerikan ekseninin önünde duran bir diğer sınav. 

 

2014’te IŞİD’e karşı Irak’a yeniden dönmüş olan Amerikan askeri varlığının geleceğine dair tablo da biraz flu. 

 

Trump Irak’taki askeri varlığı İran’ı kuşatma siyasetinin bir parçasına dönüştürerek işleri karmakarışık hale getirdi. 

 

Biden’ın hassasiyet gösterdiği Kürtlerin yanı sıra Sünniler ve belli Şii bloklar İran’ı dengelemek için Amerikan askerinin kalmasını istiyor. 

 

Bağdat ile Washington arasında halihazırda tartışılan “stratejik anlaşma” güçlerin statüsü için yeni bir çerçeve oluşturacak. Müzakerelerin gidişatına göre Irak’ta Amerikalıların fiilen kullandığı üslerin kalıcı hale gelip gelemeyeceği ya da asker kalacaksa hangi statüde kalacağı belli olacak. 

 

Filistin-İsrail: Büyük yanılsama 

 

Biden’ın başkanlık koltuğuna oturması halinde Trump’ın damadı Jared Kushner’e hazırlattığı “Yüzyılın Anlaşması” çerçevesindeki inisiyatifleri sürdürüp sürdürmeyeceği de merak ediliyor. 

 

Biden Kushner’in Orta Doğu’nun en zorlu meselesinde bir barış inisiyatifi yürütecek kapasitede biri olduğuna inanmıyordu.

 

Fakat kim gelirse gelsin, İsrail-Amerikan ilişkilerinin tabiatı değişmiyor. 

 

İsrail 2016’da ABD’den görülmemiş düzeydeki 38 milyar dolarlık yardım paketini Biden sayesinde garantilemişti. 

 

Biden iki devletli çözüme inanıp, yasadışı yerleşimlerin genişlemesine karşı çıkarken, Trump’ın barışı imkânsız kılan adımlarını tersine çevireceğini söylüyor. 

 

Yine de öngörü, Trump’ın İsrail lehine sağladığı kazanımları koruyacağı yönünde. Bunlara Amerikan Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınması dahil. 

 

Biden, Suriye’ye ait Golan Tepeleri’ndeki ilhakı tanıyan başkanlık kararnamesine de sadık kalabilir. Kendisini “Siyonist” ve “İsrail’in sadık destekçisi” olarak tanımlayan Biden’ın, BAE ve Bahreyn ile başlayan Araplarla İsrail arasındaki normalleşme sürecine tam destek sunması da bekleniyor.

 

Biden, Trump döneminde oluşmuş yeni durum üzerinden Filistin Yönetimi’ni muhatap alan görece dengeli eski politikaya dönebilir. 

 

Bunlarla birlikte Biden, Trump döneminde oluşmuş yeni durum üzerinden Filistin Yönetimi’ni muhatap alan görece dengeli eski politikaya dönebilir. 

 

Bu politika iki devletli çözümü dillendirmeyi, Filistin diplomatik misyonunun Washington’da çalışmasına izin vermeyi ve Birleşmiş Milletler’in Filistin’e destek programlarına katılmayı içeriyor.

 

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-54825441

 

 

 

 

 

https://sinifsiztoplumplatformu.blogspot.com

https://cahit-celik.blogspot.com

Joe Biden’ın öncelikleri neler olacak?

Donald Trump’ın hangi politikaları hızla değiştirilecek?

 

 

ABD’nin 46. Başkanı seçilen Joe Biden, seçim zaferinin ardından en büyük önceliği olan koronavirüs salgınıyla mücadele konusunda ilk adımlarını atmaya ve ekibini oluşturmaya başladı. 

 

Çalışmalarına başlayan Biden ekibi ilk adımın test sayısını artırmak ve Amerikalılardan maske takmalarını istemek olacağını söylüyor. 

 

Biden’ın Pazartesi günü 12 kişiden oluşan koronavirüsle mücadele ekibinde yer alacak isimleri açıklaması bekleniyor. 

 

Öte yandan Başkan Trump henüz seçimde yenildiğini kabul etmiş değil ve sonucu değiştirici olması ihtimali görülmese de kritik bazı eyaletlerde oyların sayımı hala devam ettiği için Biden’ın seçim zaferi resmen ilan edilebilmiş değil. 

 

Ancak ülkede gelenek olduğu üzere, önde gelen Amerikan medya kuruluşlarının seçimi Biden’ın kazandığına kanaat getirip bunu ilan etmesi ardından Demokratlar Ocak ayında iktidarı devralmak üzere hazırlıklarını yapmaya başladılar. 

 

Demokratların öncelikli adımları arasında Kongre’nin onayını almaya gerek olmadan yürürlüğe girebilen bir dizi Başkanlık Kararnamesi de olacağı, ve bunlarla Trump’ın bazı politikalarından geri dönüşün hedefleneceği haberleri de geliyor. 

 

ABD medyasında yer alan haberlerde bunlar arasında şu konuların olacağı konuşuluyor: 

 

- Joe Biden, ABD’nin resmen Çarşamba günü çekilmiş olduğu Paris İklim Anlaşması’na yeniden katılacak 

 

- Biden Dünya Sağlık Örgütü’nden (WHO) çekilme kararını geri alacak 

 

- Biden ayrıca çoğu Müslüman yedi ülkenin vatandaşlarına konulan seyahat yasağını kaldıracak 

 

- Obama döneminde yürürlüğe giren, ABD’ye çocukken gelmiş belgesiz göçmenlere yasal statü verilmesi uygulamasına da geri dönecek. 

 

Biden seçimi kazandığı belli olduktan sonra Cumartesi günü yaptığı ilk konuşmada ABD’nin “yaralarının sarılma zamanı” olduğunu söyledi, bölünme değil birleşmeyi sağlama sözü verdi. 

 

Doğrudan Trump’ı destekleyen seçmene seslenen Biden, “Muarızlarımızı düşman olarak görmeye bir son vermeliyiz” dedi. 

 

ABD Başkan Yardımcısı seçilen Kamala Harris ile birlikte internette bir geçiş dönemi sitesi açan Biden, burada ekonomi, ırkçılıkla ve iklim değişikliğiyle mücadelenin de diğer öncelikleri olduğunu ilan etti.

 

Trump, 90’lardan beri ikinci dönem seçilemeyen ilk Başkan 

 

Resmi olmayan sonuçlara göre Donald Trump, ABD’de 1990’lardan bu yana ikinci dönem seçilmeyi başaramayan ilk başkan oldu. 

 

Trump seçim ekibi bir çok eyalette sonuçlara çok sayıda itiraza hazırlanıyor ama seçim yetkilileri Trump’ın öne sürdüğü şekilde oylamaya hile karıştığına dair bir kanıt bulunmadığını söylüyorlar. 

 

Bu arada seçimler sonrasında seçilmiş başkanı tanıyıp geçiş sürecini başlatmakla görevli resim kurum olan Genel Hizmet Yönetimi (General Services Administration) adlı kurum henüz Biden’ın seçildiğini ilan etmiş değil. 

 

Trump tarafından atanmış olan kurum yöneticisi Emily Murphy’nin henüz bu ilanı yapacağı konusunda bir belirti yok ve bu yapılana kadar Biden’ın ekibi hükümet fonlarını kullanamadığı gibi atama yapacağı federal kurumlarla resmen iletişime de geçemiyor. 

 

Medyada yer alan haberlerde önde gelen Cumhuriyetçi politikacılar arasında Biden’ın zaferine nasıl tepki verecekleri konusunda görüş birliği yo ve bir kısmı seçim sonucunu henüz kamuoyu önünde kabullenmeyi reddediyor. 

 

Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisi’ndeki grup başkanı Kevin McCarthy Fox televizyonuna verdiği demeçte bütün sayımların ve bütün hukuki itirazların tamamlanmasını beklemek gerektiğini söyledi ve “Ancak ve ancak o zaman Amerika yarışı kimin kazandığına karar verecek” diye konuştu. 

 

Fakat eski Cumhuriyetçi başkanlardan George W Bush Biden’ı zaferinden dolayı kutladı ve Amerikan halkının seçimin esasen adil ve sonucun açık olduğuna güvenebileceğini söyledi. Bush ayrıca Trump’ı da güçlü bir kampanya yürüttüğünü söyleyerek tebrik etti.

 

Biden’ın salgınla mücadele planında neler var?

 

Joe Biden, koronavirüs salgınının ciddiyetini kabul etmeyi reddeden ve kamusal önlemler almaya direnen Trump yönetiminden salgınla mücadele konusunda çok faklı bir çizgi izleme sözü verdi. 

 

Biden’ın ekibi bütün Amerikan vatandaşlarının sık sık ve düzenli olarak bedava test olabilmesini sağlayacaklarını ve kamuoyuna salgınla mücadele konusunda “açık, tutarlı ve kanıtlara dayalı’ rehberlik sunulacağını söylüyorlar. 

 

Bu konuyla ilgili çalışmaları yürütecek “görev gücü”ne eski sağlık bakanlarından Vivek Murthy ile Amerikan Gıda ve İlaç Kurumu’nun eski başkanı David Kessler’in liderlik yapacakları anlaşılıyor. 

 

Biden ayrıca ülkenin her yerinde maske kullanımı gibi bazı uyulması zorunlu kurallar da koymak istiyor ve bunun binlerce hayat kurtarabileceğini söylüyor. Her bir Amerikalıyı evlerinin dışında oldukları zaman maske kullanmaya çağırmayı planlıyor ve eyaletlerin valileri ve yerel yetkililerden bunu zorunlu ilan etmelerini istemeyi düşünüyor. 

 

ABD’de günlük koronavirüs vakalarının sayısı Pazar günü beşinci gün de 100 binin üzerinde seyretti ve ülkede salgın yüzünden hayatını kaybedenlerin sayısı 237 bine çıktı. 

 

Bu ayın başlarında ABD’nin salgınla mücadele konusundaki en üst düzeyde uzmanı Dr Anthony Fauci kış bastırırken “ülkenin salgın konusunda bundan daha kötü konumda olamayacağını” zsöylemişti. 

 

Biden ayrıca salgının milyonlarca kişinin işini kaybetmesine yol açtığı ABD ekonomisini ayağa kaldırma, imalat sektörünü teşvik etme, alt yapı yatırımları yapma, çocuk bakımını ucuzlatma ve farklı etnik toplumlar arasındaki uçurumları azaltma yoluyla yaraları sarma sözü de verdi. 

 

Irkçılıkla mücadele konusunda ne yapacak? 

 

Farklı etnik gruplar arasındaki gerginlikleri artırmak ve beyaz ırkın üstünlüğüne inanan ırkçı grupları kınamamakla suçlanan Trump yönetimi ardından Biden ırkçılıkla mücadelenin, yönetiminin ana gündem maddelerinden biri olacağını söylüyor. 

 

Vaadleri arasında siyah ve diğer etnik azınlık toplumlarının daha uygun fiyatla konut edinebilmesi, işyerlerinde adil muamele ve daha adil ücret almaları için çalışmak ve para politikalarını yöneten Federal Merkez Bankası’nın ırka dayalı ekonomik uçurumları kapatmaya yönelik önlemler almasını sağlamak var. 

 

Joe Biden ayrıca polisin son bir yıl içinde büyük tepki yaratan ölümlere sebep olan gözaltı sırasında yatırıp diz ile enseye bastırma yoluyla nefes kesme yöntemini yasaklamayı, polise savaşlarda kullanılan silahlar verilmesine son vermeyi ve ulusal düzeyde polis gücünü denetleyen bir komisyon kurmayı istiyor. 

 

Biden infaz sisteminde de reform yapmayı, ülke çapında şu anda iki milyonu aşan ve etnik azınlıkların oransal olarak çok fazla olduğu tutuklu ve hükümlü sayısını azaltmayı ve daha çok “pişmanlık ve iyileşme” süreçlerine odaklanmayı da hedefliyor. 

 

Programında ırk, cinsiyet ve sınıfa dayalı eşitsizlikler yok edilmedikçe adil bir ceza infaz sistemine sahip olunamayacağını söylüyor. 

 

Seçimde sandık çıkışlarında yapılan yoklamalarda ABD seçmeninin oylarını belirleyen faktörler arasında ırk eşitliği konusunun, ekonomiden sonra ikinci sırada geldiğini göstermişti. 

 

9 Kasım 2020 

 

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-54873234

 

 

 

 

 

https://sinifsiztoplumplatformu.blogspot.com

https://cahit-celik.blogspot.com