Sayfalar

AYM Başkanı’ndan iktidara “Anayasa'yı ihlal” uyarısı

AYM Başkanı Zühtü Arslan, hükümete hukuk devleti uyarısı yaparak Anayasa’ya aykırılık kararlarının uygulanmamasının “Anayasa’nın kasten ihlali” anlamına geleceğini vurguladı. 

 


Anayasa Mahkemesi, mahkeme kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını bağladığına işaret ederek, “Mahkeme kararlarının icrasının hakkıyla sağlanmadığı bir yerde hukuk devletinden bahsedilemez. Anayasa Mahkemesi, anayasaya aykırılık konusunda bir karar verdikten sonra bu aykırılıkta ısrar, anayasanın kasten ihlalidir” dedi. 

 

“Anayasa Mahkemesinin Temel Haklar Alanındaki Kararlarının Etkili Şekilde Uygulanmasının Desteklenmesi” projesinin açılış töreni Ankara’da bir otelde gerçekleştirildi. Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi tarafından finanse edilen ve ana yararlanıcısı Anayasa Mahkemesi olan projenin açılış töreninde Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Avrupa Konseyi Genel Sekreter Yardımcısı Bjorn Berge, Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği Başkanı (Büyükelçi) Faruk Kaymakçı ve Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Nikolaus Meyer-Landrut birer konuşma yaptı. 

 

Bakan Gül: AYM kararlarına uyulmalı 

 

Adalet Bakanı Gül, Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları için bağlayıcı olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu: 

 

“Herkesin Anayasa Mahkemesi kararlarına uyması hukukun emredici hükmüdür ve hukuk devletinin bir gereğidir. Bu konuda yaptığımız çalışmalarla bu kuralı tahkim ediyoruz. Bununla birlikte, mahkeme kararlarının bağlayıcılığı, kararların hiçbir koşulda eleştirilmeyeceği anlamına da gelmeyecektir. Eleştiri özgürlüğü de demokrasinin bir unsurudur. Demokrasilerde yargı kararları eleştirilebilir, hukukun sınırları içerisinde tartışılabilir. Yargı kararlarına getirilecek bilimsel, hukuksal, makul eleştiriler esas itibarıyla yargının gelişimine de katkı sağlar. Yargı kurumları, kamuoyundan gelen yansımaları adeta bir geri bildirim olarak değerlendirmelidir, kamusal tartışmaya katkı sunan her türlü eleştiriye açık olmalıdır.” 

 

Zühtü Arslan: Kararlar uygulanmıyorsa hukuk devleti olmaz 

 

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan ise konuşmasının önemli bölümünde metin dışına çıkarak, AYM kararlarının uygulanmamasını eleştirdi. Bir mahkemenin verdiği kararın uygulanmaması halinde, orada yargılama yapmanın da mahkemenin karar vermesinin de bir anlamı kalmayacağını belirten Arslan, şu değerlendirmeyi yaptı: 

 

“O yüzden mahkemeye erişim hakkının olmazsa olmaz unsurlarından birisi, yargılama sonucunda verilen kararın hakkıyla icra edilmesidir. Diğer yandan, bir ülkede mahkeme kararlarının etkili bir şekilde uygulanması, icra edilmesi, o ülkede hukuk devletinin varlığının da ön şartıdır. Anayasa Mahkemesi kararlarında sıklıkla vurgulandığı gibi, mahkeme kararlarının icrasının hakkıyla sağlanmadığı bir yerde hukuk devletinden bahsedilemez. Çünkü hukuk devleti bir söylemden ibaret değildir. Mahkeme kararlarının icrası, Anayasa Mahkemesi kararlarının özelde icrası, bir ülkede hukukun üstünlüğünün olduğunun da temel işaretlerinden biridir.”

 

“Anayasanın kasten ihlali” 

 

AYM kararlarının uygulanması gerektiğinin altını çizen Arslan, “Anayasa Mahkemesi, anayasaya aykırılık konusunda bir karar verdikten sonra bu aykırılıkta ısrar, anayasanın kasten ihlalidir. Bu bilinçle Anayasa Mahkemesinin gerek norm denetiminde gerekse bireysel başvuruda tespit ettiği anayasaya aykırılıktan sonra bu aykırılığın giderilmesi, tüm kurum ve kuruluşların temel vazifelerinden biridir” ifadelerini kullandı. 

 

“AYM kararlarında kimsenin takdir yetkisi yok” 

 

3K kuralına işaret eden Arslan, bunun kurallar, kurumlar ve kişiler olduğunu, buna kalitenin de eklenebileceğini kaydetti. Yargı kararlarının etkili şekilde uygulanmasının, bağlayıcı anayasal ve yasal kuralların varlığına ve kuralları uygulayacak kurumsal ve kişisel iradeye bağlı olduğunu söyleyen Arslan, başarının da kurallar, kurumlar, kişiler ve kalite ile bağlantılı olduğunu belirtti. 

 

Anayasa’nın 138 ve 153. maddelerine göre mahkeme kararlarının tüm devlet kurum ve kuruluşlarını bağladığını belirten Arslan, anayasanın kararların icrası konusunda hiçbir kimseye takdir yetkisi tanımadığını kaydetti. Arslan, “AYM kararları yasama, yürütme ve yargı kurumlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri, bir ülkede bulunan tüm kuruluşları bağlar” dedi. 

 

Yargı kararlarının etkili şekilde icrası konusunda devletin farklı organları arasında iş birliğine en fazla temel hak ve özgürlüklerin korunması noktasında ihtiyaç duyulduğunu aktaran Arslan, “Anayasa Mahkemesinin temel haklar alanında verdiği kararların etkili şekilde icrası, her şeyden evvel bu kararların ilgili kurum, kuruluş ve kişiler tarafından çok iyi anlaşılmasını, kabullenilmesini ve nihayet yerine getirilmesini gerektirmektedir. Bu da son tahlilde kurumlar arasındaki iletişimi ve iş birliğini gerekli kılmaktadır” ifadelerini kullandı. 

 

Bireysel başvuruda iş yükü sorunu 

 

23 Eylül tarihinin Türkiye’de bireysel başvuru hakkının getirilmesinin 9. yıldönümü olduğunu anımsatan Arslan, bireysel başvuruda iş yükü gibi bazı sorunlar olduğuna işaret etti. Bireysel başvuruya ilişkin İspanya ve Almanya’da yıllık 5-6 bin başvuru olduğunu aktaran Arslan, Türkiye’de ise bu başvuru sayısının bir ayda yapıldığını kaydetti. Arslan, AİHM’e taraf olan 47 ülkeden yapılan başvuru sayısından daha fazla başvurunun Türkiye’de AYM’ye yapıldığına da işaret etti. 

 

“Amaç sivrisinekleri değil bataklığı kurutmak” 

 

Arslan, bireysel başvurunun objektif etkisinin anlaşılmasının önemli olduğunu dile getirerek “İhlal kararlarının gereği gibi yerine getirilmesi ve yeni ihlallerin engellenmesi hayati derecede önemlidir” dedi. 

 

AYM’nin bir amacının da yeni ihlallerin ortaya çıkmasını önlemek olduğunu ifade eden Arslan, “Bireysel başvurunun amacı tek tek sivrisinekleri yok etmek değildir, bireysel başvurunun amacı bataklığı kurutmaktır” diye konuştu. 

 

Arslan, şu mesajı verdi: “O nedenle bu objektif etkinin çok iyi anlaşılması ve ihlal kararlarından sonra bu kararlarda belirttiği esasları, kararlarda belirttiği ilkeleri uygulayarak yeni başvuruların yapılmasını beklemeden idare makamlarının ve yargı mercilerinin kararlarını o yönde vermesi hayati derecede önemlidir.” 

 

Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararlarında mahkemelerin yargılamanın yenilenmesini başlatma, yapma noktasında herhangi bir takdir yetkisi bulunmadığına işaret eden Arslan, bunun anayasanın ve yasanın zorunlu kıldığı bir durum olduğunu kaydetti. Arslan, yapılması gerekenin de önce somut ihlale sebep olan yargı kararının kaldırılması ardından ihlali de ortadan kaldıracak şekilde yeni bir kararın verilmesi olduğunu vurguladı. 

 

Alican Uludağ

© Deutsche Welle Türkçe


https://www.dw.com/tr/aym-başkanından-iktidara-anayasayı-ihlal-uyarısı/a-59284059

 

 

 

 

 

https://sinifsiztoplumplatformu.blogspot.com

https://cahit-celik.blogspot.com

11 Eylül saldırıları : Kronoloji


11 Eylül 2001 Salı günü, saldırganlar Amerikan yolcu uçaklarını kaçırmış ve New York'taki iki gökdelene çarparak binlerce kişinin ölümüne neden olmuştu. 

 

Bu saldırılar sadece Amerika için değil, tüm dünya için yüzyılın en travmatik olaylarından biri oldu. 

 

ABD'nin doğu kıyısında uçmakta olan dört uçak, birbiriyle bağlantılı kişilerden oluşan küçük bir ekip tarafından aynı anda kaçırıldı. 

 

Saldırının saniye saniye kronolojisini çıkardık.

 

 

11 Eylül 2001 Salı yerel saatle 7:59'da American Airlines 11 nolu uçuşu gerçekleştiren uçak sabahı Boston Uluslararası Logan Havaalanı'nından Los Angeles'a doğru havalandı.

 

Uçakta 11 mürettebat ve 81 yolcu vardı. 

 

Yolculardan 5'i hava korsanıydı ve liderleri de Muhammed Atta'ydı. 

 

Kalkıştan 15 dakika sonra, saat 8:14'te Atta ve adamları Boeing 767'nin kontrolünü ele geçirdiler. 

 

Uçağın yönünü kuzeye, New York'a doğru çevirdiler.

 

 

American Airlines 11 sefer sayılı uçağın kontrolü korsanların eline geçtiği sıralarda Boston'daki aynı havalimanından bir uçak daha kalktı. 

 

United Havayolu şirketinin 175 sefer sayılı uçağının modeli de boeing 767'ydi. 

 

Varış noktası da aynıydı. 

 

Kabinde 9 mürettebat, 56 yolcu vardı. İçlerinden 5'i hava korsanıydı.

 

 

6 dakika sonra, Washington'dan bir uçak daha kalktı: American Airlines 77 sefer sayılı uçuşu. 

 

Boeing 757'nin içinde 6 mürettebat ve 58 yolcu vardı. Yolculardan beşi hava korsanıydı. 

 

Uçağın varış noktası Los Angeles'tı. 

 

Saldırganlar, ABD'nin diğer yakasına yanı batı tarafına giden uçakları seçmişti. 

 

Böylece uçakların yakıt sorunu olmayacaktı. 

 

Ve saat 8:24 

 

Havada içinde saldırganların bulunduğu 3 uçak vardı, ama bunlardan sadece biri korsanların elindeydi. 

 

Muhammed Atta, yolculara seslenmek istedi, 

 

ama yanlış düğmeye basınca telsiz mesajı gönderdi.

 

 

İlk uçaktaki saldırganlar "Havaalanına geri dönüyoruz" diyerek yolcuları sakinleştirmeye çalışırken, Newark'tan dördüncü bir uçak havalandı. 

 

San Francisco'ya uçan uçakta 7 mürettebat, 37 yolcu ve 4 hava korsanı vardı. 

 

Tam bu sırada saldırganlar United Havayolları'nın 175 nolu uçuşunu New York'a yönlendirdiler.

 



Ve saat 8:46: 

 

Muhammed Atta'nın kumandayı ele geçirdiği American Airlines 11 sefer sayılı uçak Dünya Ticaret Merkezi'nin kuzey gökdelenine çarptı. 

 

Uçak, binanın kuzey bakan tarafına 93 ile 99.uncu katlar arasına girdi. 

 

Herkes büyük bir şaşkınlık içindeydi, neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. 

 

Televizyonlar canlı yayına geçti, 

 

New York'un sembolü İkiz Kulelerden biri yanıyordu; 

 

Ama bu daha ilk saldırıydı. 

 

Dakikalar içinde, saldırganlar American Airlines 77 nolu uçuşu gerçekleştiren uçağı ele geçirdi. Ve uçağı başkente yönlendirdi.

 



lk saldırıdan 17 dakika sonra, 09:03'te tüm dünyanın gözleri önünde ikinci uçak Dünya Ticaret Merkezi'nin güney kulesine çarptı. 

 

United Airlines'ın 175 nolu uçağı, 77 ile 85'inci katların arasından binaya girdi. 

 

Bunlar olurken ABD Başkanı George Bush, Florida'da bir okul ziyaretindeydi. Olay kulağına fısıldandı. 

 

Beyaz Saray Genel Sekreteri Andy Card, başkana bunun apaçık bir terör saldırısı olduğunu söylemişti. 

 

Ancak o sıradan başkanın bilmediği bir şey daha vardı,

 



9:28'de korsanlar bir uçağı daha ele geçirmişti. 

 

9 dakika sonra bu uçak Amerikan Savunma Bakanlığı'nın merkezine, 

 

Pentagon'a çarptı. 

 

İşte o andan itibaren bunun organize bir saldırı olduğu netleşmişti. 

 

Hemen hava sahası tüm uçuşlara kapandı ve havadaki uçakların yere inmesi talimatı verildi. 

 

New York'taki ikiz kuleler yanıyordu, güney kulesi uçağın çarpmasından 56 dakika sonra tamamen yerle bir oldu.

 



United Airlines'ın 93 nolu uçuşunu gerçekleştiren uçak Pennsylvania'da Stonycreek'te bir alana düştü. 

 

Daha sonra yapılan araştırmada uçağı kaçıranların aslında Başkent'e saldırmayı planladıkları anlaşılacaktı. 

 

11 Eylül 2021 / Güncelleme 12 Eylül 2021 

 

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-58524161

 

 

 

 

 

https://sinifsiztoplumplatformu.blogspot.com

https://cahit-celik.blogspot.com

ABD’nin Taliban’a bıraktığı silahlar ve teçhizatların tam listesi


Afganistan’dan çekilen ABD askerlerinin geride bıraktığı silah ve teçhizatları Taliban’ın eline geçti. Değeri milyarlarca dolar olan teçhizatların tam listesi ABD Muhasebe ofisi tarafından açıklandı.


ABD’nin Afganistan’dan çekilme süreci sonrasında Taliban, başkent Kabil’e girerek ülkenin yönetimini ele geçirdi. 

 

ABD’nin eğittiği ve teçhizat sağladığı Afgan güvenlik güçlerinin çekilmesiyle de Taliban, milyarlarca dolar değerindeki Amerikan askeri teçhizatını ele geçirdi. 

 

ABD Muhasebe Ofisi tarafından, Taliban’ın envanterine geçirdiği, kara ve hava unsurlarınca kullanılacak olan zırhlı araçlar ve uçaklar/helikopterler başta olmak üzere ekipmanlar, mühimmatlar ve silahlar listelendi. 

 

İŞTE TALİBAN’IN ELİNE GEÇEN SİLAH VE TEÇHİZATLAR 

 

·       155 adet mayına dayanıklı araç,

·       169 adet zırhlı personel taşıyıcı,

·       42 bin adet kamyon ve SUV,

·       64 bin 363 adet makinalı tüfek,

·       8 bin adet kamyon,

·       162 bin 43 adet telsiz,

·       16 bin 35 adet gece görüş gözlüğü,

·       358 bin 530 adet saldırı tüfeği,

·       176 adet topçu parçaları,

·       126 bin 295 adet  tabanca. 

·        

HELİKOPTER 

 

·       33 adet Mİ-17,

·       33 adet UH-60 Blackhawk

·       43 adet MD530 

·        

SABİT KANATLI UÇAKLAR

 

·       4 adet C-130 Transports

·       23 adet Embraer EMB 314/A29 Super Tucano

·       28 adet Cessna 208

·       10 adet Cessna AC-208 strike aircraft

 


ABD GENELKURMAY BAŞKANI: TALİBAN’IN ELİNE GEÇEN TEÇHİZATI İMHA ETME GÜCÜMÜZ BULUNUYOR 

 

Öte yandan ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley, konuyla ilgili yaptığı açıklamasında ordunun önceliğinin, Amerikan vatandaşlarının tahliyesi olduğunu ancak Taliban’ın eline geçen teçhizatı imha etme güçlerinin bulunduğunu belirtmişti. 

 

ABD 20 YILDA, 83 MİLYAR DOLAR HARCADI 

 

ABD, geçen 20 yıl içinde Afgan güvenlik güçlerinin eğitim ve teçhizatına 83 milyar dolar harcadı. ABD Sayıştayı’nın 2017 yılı raporuna göre, 2003-2016 yıllarında Afgan güçlerine yaklaşık 76 bin araç, 600 bin silah, 163 bin komünikasyon teçhizatı, 208 hava aracı verildi. 

 


29.08.2021 - 22:41

Güncelleme : 30.08.2021 - 08:51

 

https://www.ensonhaber.com/dunya/abdnin-talibana-biraktigi-silahlar-ve-tachizatlarin-tam-listesi

 

 

 

 

 

https://sinifsiztoplumplatformu.blogspot.com
https://cahit-celik.blogspot.com

Afganistan'da Taliban’ın el koyduğu askeri teçhizatta ABD yapımı hangi silah ve araçlar var?

Vikas Pandey ve Shadab Nazmi

BBC News, Delhi

 

 

Kısa bir süre önce sosyal medyada Taliban güçlerinin Kandahar Havalimanı’nda Amerikan Black Hawk helikopterlerini ele geçirdiğine yönelik bazı paylaşımlar yapıldı. 

 

Videolarda pistte durduğu görülen Black Hawk helikopteriyle dünyaya bir mesaj da veriliyordu: 

 

“Taliban artık hurdası çıkmış kamyonetlerde elinde kalaşnikofla gezen ayaktakımı savaşçılardan oluşmuyor.” 

 

15 Ağustos’ta başkent Kabil’i ele geçirmesinin ardından radikal İslamcı örgütün mensupları, farklı başka yerlerde de Amerikan yapımı silahlarla ve araçlarla da fotoğraflandı.

 

Bazı sosyal medya paylaşımlarında, Taliban savaşçıları muharebe araçları içinde görüldü. Dünyanın diğer özel kuvvetlerinden ayırt etmenin zor olduğu bu Taliban güçlerinde, alışılageldik uzun sakal, şalvar ve paslanmış silahlar yoktu. Teçhizatlarıyla bir bütün olmuşlardı. 

 

Taliban, bu silahları, şehirlerin kontrolünü sağladıkça Afgan Ulusal Ordusu’ndan ele geçirmişti. 

 

Bazı sosyal medya kullanıcıları, bu durumun Taliban’ı, hava kuvvetlerine sahip tek radikal grup haline getirdiğini söyledi. 

 

Taliban'ın kaç uçak ve helikopteri var? 

 

ABD merkezli Afganistan Yeniden Yapılanma Özel Müfettişliği’nin (SIGAR) aktardığı rapora göre Temmuz sonu itibarıyla Afgan Hava Kuvvetleri bünyesinde helikopterler ve uçaklar da dahil olmak üzere toplam 167 hava aracı bulunuyordu. 



Fakat Taliban'ın söz konusu bu 167 aracın kaç tanesini ele geçirdiği henüz bilinmiyor. BBC’nin Planet Labs’tan aldığı Kandahar Havalimanı’na ait uydu görüntüleri, Afgan ordusuna ait bazı araçların pistte park halinde olduğunu gösteriyor. 

 

Delhi merkezli Observer Research Foundation’da askeri havacılık uzmanı Angad Singh’e göre, şehrin Taliban tarafından ele geçirilmesinden altı gün sonra çekilmiş bir görüntüde en az iki MI-17 helikopteri, iki Black Hawk (UH-60) ve yine UH-60 olabilecek üçüncü bir helikopter de dahil olmak üzere toplam beş hava aracı görülüyor. 



Buna karşın, 16 Temmuz’da çekilen başka bir uydu görüntüsünde, dokuz Black Hawks ve iki MI-17 helikopteri ve beş sabit kanatlı uçak dahil olmak üzere 16 hava aracı görülebildi. 

 

Bu, söz konusu hava araçlarının bir kısmının ya ülke dışına uçtuğu ya da başka hava üslerine taşındığı anlamına geliyor. 

 

Taliban ayrıca Herat, Host, Kunduz ve Mezar-ı Şerif’tekiler de dahil olmak üzere dokuz Afgan hava üssünü ele geçirdi. Ama bu havaalanlarından uydu görüntüleri bulunmadığından oradan kaç hava aracı ele geçirildiği belli değil. 

 

Taliban militanları ve yerel medya da, bu havalimanlarından el konulan hava araçları ve insansız hava araçlarının görüntülerini yayımlıyor. 

 

Ancak Taliban’ın eline geçmeden önce bazı hava araçlarının Afganistan’dan uçtuğuna dair de bir iddia var. İsmini vermek istemeyen Delhi merkezli bir havacılık uzmanına göre, 16 Ağustos’ta Özbekistan’ın Termez Havaalanı’ndan alınan uydu görüntülerinin analizinde, MI-17, MI-25, Black Hawks ve ayrıca birkaç A-29 hafif saldırı uçağı ve C-208 uçağı da dahil olmak üzere onlarca hava aracı tespit edildi. 

 

Güvenlik alanında faaliyet gösteren düşünce kuruluşu CSIS’teki uzmanlar, bu uçak ve helikopterlerin Afgan Hava Kuvvetleri’ne ait olma ihtimalinin yüksek olduğunu söylüyor. 



Başka hangi askeri teçhizatlar Taliban’ın eline geçti? 

 

Taliban’ın hava gücüyle ilgili sorular sorulmaya devam etse de, uzmanlar Taliban’ın gelişmiş silahlar, tüfekler ve araçları kullanma konusunda deneyimli olduklarında hemfikir. Ve Afganistan’da bunlardan çok var. 

 

2003-2016 yılları arasında ABD, yan yana savaştığı Afgan güçlerine çok miktarda askeri donanım teslim etti. ABD Hükümeti Mesuliyet Raporu’na göre bunların içinde farklı markalarda 358 bin 530 tüfek, 64 binden fazla makineli tüfek, 25 bin 327 bomba atar ve 22 bin 174 Humvee (arazi araçları) var. 

 

2014 yılında NATO kuvvetlerinin muharebe rollerinin sona ermesinin ardından Afgan ordusu ülkenin güvenliğini sağlamakla görevlendirildi. Afgan ordusu Taliban’a karşı mücadele verirken, ABD ise daha fazla ekipman sağladı ve eskiyen askeri teçhizatı da değiştirdi. 

 

Amerika, yalnızca 2017 senesinde yaklaşık 20 bin M16 tüfek tedarik etti. SIGAR'a göre 2017 ve 2021 yılları arasında Afgan güvenlik güçlerine en az 3 bin 598 M4 tüfek ve 3 bin 12 Humvee de verildi.

 


Afgan ordusunun ayrıca kısa sürede mevzilenmelerde kullandığı mobil saldırı gücü araçları da vardı. Bu dört çeker araçlar, birlikleri veya ekipmanı taşımak için kullanılabiliyordu.

 


Taliban yeni cephanesiyle neler yapabilir? 

 

Bu tamamen teçhizata bağlı. 

 

CNA danışmanlık grubu direktörü ve Afganistan’daki ABD kuvvetlerinin eski danışmanı Dr. Jonathan Schroden, hava araçlarını ele geçirmenin Taliban için kolay olmuş olabileceğini ama bunları çalıştırmak ve bakımını yapmanın da bir o kadar zor olacağını söylüyor.

 

Araçların parçalarına servis verilmesi ve bazılarının da zaman içerisinde değiştirilmesi gerekiyor. Ve de her hava kuvveti, araçlarını uçuşa hazır hale getirmek için teknik ekiplere ihtiyaç duyar. 

 

Uçakların çoğuna verilen bakım hizmetleri pek çok ABD’li özel firmalar tarafından verildi. Bu kişiler, Taliban henüz şehirleri ele geçirmeden, Ağustos ayı öncesinde ülkeden ayrılmaya başlamışlardı. 

 

Georgetown Üniversitesi’nde küresel siyaset ve güvenlik profesörü ve Afganistan’da görev yapan eski bir ABD hava kuvvetleri mensubu olan Jodi Vittori, Taliban’ın bu uçakları operasyonel hale getirebilecek uzmanlığa sahip olmadığını ifade ediyor. 

 

“Taliban'ın bu uçakları kullanmasına yönelik doğrudan doğruya bir tehlike yok” diyen Vittori, hava araçlarının Afgan güçlerinin tesliminden önce kısmen sökülmüş olabileceğine de dikkat çekiyor. 

 

Bununla birlikte Rand Corporation’da araştırmacı ve ABD Savunma Bakanlığı’nın eski Afganistan Direktörü Jason Campbell, Taliban’ın eski Afgan pilotlarını bu uçakları uçurmaya zorlamaya çalışacağını söylüyor ve şöyle devam ediyor: 

 

“Bu insanları ve ailelerini tehdit edecekler. Bu yüzden bu uçaklardan bazılarını uçurabilirler. Ancak uzun vadeli beklentileri biraz karamsar görünüyor.” 

 

Taliban'ın yıllardır ülkede kullanıldığı gibi Rus yapımı MI-17’leri kullanabilmesi muhtemel. Geri kalan uçakların bakımı ve eğitimleri için ise iyi ilişkiler kurabileceği ülkelere bakabilirler.

 


Taliban güçlerinin diğer silahları kavraması çok daha kolay olacak. Taliban piyadeleri ele geçirdikleri kara muharebe teçhizatları konusunda rahat görünüyor. Yıllar içerisinde kontrol noktalarının ele geçirilmesiyle birlikte bu tür silahlarla daha fazla haşır neşir olmuşlardı. 

 

Washington’daki Wilson Merkezi müdür yardımcısı Michael Kugelman ise Taliban’ın bu tür modern silahlara erişiminin “muazzam bir başarısızlık” olduğunu söylüyor. 

 

Tüm bunların yanı sıra ele geçirilen bu silahların etkilerinin Afganistan ile sınırlı kalmayacağı da düşünülüyor. Küçük silahların karaborsada satılmaya başlaması ve dünyadaki diğer isyanları körüklemeye başlamasından korkuluyor. 

 

Bunun aciliyeti olan bir risk olmadığını ancak önümüzdeki aylarda bir tedarik zincirinin ortaya çıkabileceğini söyleyen Vittori, “Bunu durdurma sorumluluğu Pakistan, Çin ve Rusya gibi komşu ülkelerdedir” diyor. 

 

Campbell, Taliban’ın bu konularda sorumlu gibi görünmeye hevesli olduğunu ancak dünya çapında ideolojik olarak benzer grupları desteklememenin onlar için zor olacağını söylüyor. 

 

Taliban bünyesindeki birlik ve beraberlik, bu silahların nasıl kullanılacağı konusunda rol oynayacak bir diğer kritik faktör. 

 

Vittori, Taliban içindeki ayrılıkçı grupların silahları yanlarına alarak ayrılmaya karar verme olasılığının olduğunu söylüyor. Bu nedenle de ülkeyi ele geçirmenin coşkusu biraz olsun yatıştığında, Taliban liderlerinin grubu bir arada tutup tutamayacağı epey önemli olacak.


30 Ağustos 2021

 

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-58380295

 

 

 

 

 

https://sinifsiztoplumplatformu.blogspot.com
https://cahit-celik.blogspot.com