Sayfalar

Türkiye-ABD mutabakatı uygulanabilir mi?

Barış Pınarı Harekâtı: Türkiye-ABD mutabakatı uygulanabilir mi, Rusya'nın rolü neden kritik?

Fehim Taştekin 
Gazeteci-Yazar

ABD Başkanı Donald Trump'ın "haşince sevgi" gösterisi ve yaptırımları ağırlaştırma tehdidi eşliğinde Türkiye ile sağlanan ateşkes, 17 Ekim'de saat 22.00'de yürürlüğe girse de, tarafların mutabakat tarifleri birbirini tutmuyor. 

Ortak açıklamaya göre Türkiye ve ABD, Halk Koruma Birlikleri'nin (YPG) elindeki ağır silahların toplanması, muharip mevzilerinin yok edilmesi ve güvenli bölge kurulması planında mutabık kaldı. 

Güvenli bölge Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) kontrolünde olacak. 

Barış Pınarı Harekâtı'na, YPG'nin güvenli bölgeden 120 saat içinde geri çekilmesi için ara verilecek. Harekât, bu geri çekilmenin tamamlanmasını müteakip durdurulacak. 

Kritik çerçeve böyle.

Manevra alanı bırakan muğlaklık 


Amerikan heyetine başkanlık eden ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, "Türkiye ve ABD, Suriye'de ateşkes için anlaşmıştır" derken Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ateşin kesileceği bu duruma "ateşkes" denilmesine karşı çıktı. 


Açıklamada, YPG'nin tam olarak nerelerden çekileceği ve güvenli bölgenin sınırlarının ne olacağına dair herhangi bir ifade yer almaması mutabakatın uygulanabilirliğine dair kuşkulara yol açıyor. 

Taraflara manevra alanı bırakan bu muğlaklığı herkes kendi pozisyonuna göre dolduruluyor. Türk tarafı 32 km (20 mil) derinliğinde ve 444 km uzunluğunda güvenli bölgenin kurulacağını belirtip, bu alanı TSK'nın kontrol edeceğini söylüyor. 

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, mutabakattaki güvenli bölgeyi, "Türkiye'nin şu an faaliyet gösterdiği yerlerin 30 kilometre derinliği" olarak tanımlıyor. 

Mutabakatın muhatabı olarak Ankara'daki toplantı sırasında Amerikalıların irtibatta kaldığı Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) göre anlaşma, tüm sınır için değil Grê Sipî (Tel Ebyad) ve Serekaniye (Ras'ul Ayn) arasındaki bölgeyle sınırlı. 

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Komutanı Mazlum Abdi de bu iki bölge dışındaki yerler için görüşme olmadığını belirtmekle kalmayıp, "Güçlerimiz halen kendi yerlerindeler" diyor. 

Benzer muğlaklık 7 Ağustos'ta ABD ile Türkiye arasında Müşterek Harekât Merkezi'nin kurulmasını öngören mutabakatta da vardı. O zaman metinden bağımsız olarak Türkiye 32x480 km'lik alandan bahsederken Kürtler, mutabakatın Tel Ebyad ile Ras'ul Ayn arasında 120 kilometre uzunluğunda ve yerine göre 5, 9 ve 14 kilometre derinliğinde bir alanda geçerli olduğunu söylüyordu.

Kürtlerin Şam'la mutabakatı ne öngörüyor? 


Halihazırda Rusya'nın arabuluculuğunda 13 Ekim'de Kürtlerle varılan anlaşma gereği Suriye ordusu, Türkiye'nin harekât alanı olarak deklare ettiği bazı bölgelere girmiş durumda. 

Kürtlerin Şam'la mutabakatı, Suriye ordusunun Derik'ten Menbic'e kadar bütün sınırları kontrol etmesini öngörüyor. Bu çerçevede Suriye ordusu Menbic ve Kobani'nin yanı sıra Türkiye'nin ilan ettiği 32 km derinliğindeki güvenli bölgenin sınırını oluşturan M-4 karayolunun üzerindeki Tel Temir ile altındaki Ayn İsa ve Tabka'ya intikal etti. 

Kamışlı'da sınırı kapısı ve havaalanı, Haseke'de ise kent merkezinde öteden beri sınırlı sayıda Suriye askeri mevcut. 

Kürt kaynaklara göre Suriye ordusu, Ras'ul Ayn ve Tel Ebyad'a da girmek istiyordu fakat Rusya, Türkiye ile olası çatışmaları önlemek için bunu engelledi. 

Fırat'tan Dicle'ye kadar TSK'nin kontrolünde bir güvenli bölge tasavvuru hala geçerliyse, Suriye ordusu bölgeye intikal etmişken bu nasıl olacak? Kürtlerin "Kabul ettik" dediği iki bölgenin dışındaki yerlerden çekilme olacak mı?

'Menbic' belirsizliği 

 

Pence, diğer bölgelere ilişkin olarak Türkiye'nin Kobani'de askeri faaliyette bulunmama sözü verdiğini söylerken, Çavuşoğlu ABD'ye herhangi bir garanti vermediklerini ancak Menbic ve Kobani'de artık Rusya ve Suriye güçlerinin olması nedeniyle buraları Rusya ile görüşeceklerini belirtiyor. 


BBC'ye konuşan Kürt kaynaklara göre, Türkiye'nin çizdiği çerçeve ne olursa olsun YPG/SDG sadece Tel Ebyad ve Ras'ul Ayn hattından çekilecek. Ancak buralarda daha önce oluşturulan yerel askeri meclisler ve yerel yönetim varlığını sürdürecek. Bu iki yer dışında kalan bölgelerde de değişiklik olmayacak. 

Ayrıca Kürtler Tel Ebyad ve Ras'ul Ayn dışındaki bölgelere Suriye ordusunun konuşlanmasını öngören sürecin devam ettiğine dikkat çekiyor. Beşinci günün sonunda ne olur kestirmek zor ama Türkiye'nin farklı bölgelere yeni müdahaleleri, Suriye ordusunun konuşlanmasını daha da hızlandırabilir. 

Amerikan tarafı YPG'nin güvenli bölgenin altına çekilmesini sağlama sorumluluğunu üstlendiklerini söylüyor ancak bu, Müşterek Harekât Merkezi çalışır durumdayken bile sadece Tel Ebyad ve Ras'ul Ayn arasında sözkonusu olabilmişti. 

"Barış Pınarı Harekâtı"na paralel olarak kendi güçlerini güneye indirmiş olan ABD'nin bunu şimdi ne ölçüde sağlayabileceği meçhul. Bir diğer açmaz, YPG'nin elindeki ağır silahlarının toplanması ve mevzilerinin imha edilmesi taahhüdünde öne çıkıyor. Amerikalılar sahadan çekilmişken bunu kim yapacak? Ya da "kendilerini varoluşsal tehdit altında hisseden" Kürtlere bu nasıl kabul ettirilecek. Kürt yetkililer daha önce Müşterek Harekât Merkezi'yle koordineli olarak bu adımları Tel Ebyad ve Ras'ul Ayn'da attıklarını, bu sayede Türkiye'nin bölgeye kolayca girdiğini ve bu hatanın tekrarlanmayacağını söylüyordu. 

Ateşkesten sonra Ras'ul Ayn'ın yarısını elinde tutmaya devam eden SDG mevzilerine yönelik atışların tekrarlanması da çekilme planının gerçekleşme olasılığını düşürüyor. 

Durumu karmaşıklaştıran bir diğer faktör Kürtlerin Suriye ordusuyla çalışmaya başlamış olması. Kürtleri köşeye sıkıştıran her durum Suriye ordusunun bölgeye intikalinin önünü açıyor. Baskı mekanizması bu minvalde devam ederse, SDG'nin üniformasını değiştirip Suriye ordusuna entegre olması seçeneği öne çekilebilir.

Rusya'nın rolü kritik önemde 

 

Daha önemlisi pazarlığın bir tarafında Rusya'nın olması mutabakattaki muğlak noktalarda Moskova'nın rolünü kritik hale getiriyor. Moskova'dan gelen Rusya'nın Suriye Özel Temsilci Aleksandr Lavrenti, Amerikan heyetiyle eş zamanlı olarak Ankara'da Türk tarafıyla temastaydı. 120 saatlik sürenin son saatlerinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Soçi'de Rusya lideri Vladimir Putin'le görüşüyor olacak. 


Rusların dediği de belli: 

"Kontrol Suriye ordusuna bırakılmalı, Kürtlerle sorun Şam'la yapılacak müzakerelerle çözülmeli." 

Kuvvetle muhtemel Putin, Erdoğan'a çıkış yolu olarak bir an önce Esad'la el sıkışması yönünde telkinlerde bulunacak. 

Kürtlerle ABD'lilerin neler yapabilecekleri bir kenara, bu mutabakatın uygulanabilmesi önemli ölçüde Rusya'nın mevcut pozisyonunu değiştirmesine bağlı. 

Barış Pınarı Harekâtı'nın dengeleri bozmasını fırsata çeviren Rusya bir taraftan Amerikan güçlerinin bölgeden uzaklaşmasını koordine ederken diğer taraftan SDG ile sağladığı mutabakat sayesinde Suriye ordusunun bölgeye intikalini sağlıyor.

Şam'ın müttefiki İran da Kürtlerin Suriye devletiyle diyaloğunu bir an önce ilerletmek için Rusya ile anlayış birliğine vardı. 

Amerikan-Türk uzlaşmasının, sahada Şam cephesi lehine gelişen bu yeni süreci tersine çevirmesi zor. Rusya'nın Şam ile Ankara arasında üstlendiği "sigorta" ve "fren" rolünün sınırlayıcı yansımaları bir yana, ateşkes anlaşmasının Suriye devletini bağlayan bir tarafı da yok. 

19 Ekim 2019