Sayfalar

1 Mayıs mitinginde Gezi tutuklularıyla dayanışma

İstanbul’da 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde on binlerce kişi Maltepe'deki miting alanında toplandı. Mitingde, Gezi Davası tutuklularıyla dayanışma gösterildi.

 

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Dişhekimleri Birliği’nin (TDB) çağrısıyla Maltepe Meydanı'nda düzenlenen 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Mitingi’ne  on binlerce kişi katıldı. 

 

Sendikalar, emek örgütleri, siyasi partiler ve işçilerin kortej hâlinde geldiği mitingde Gezi davası tutuklularından Mücella Yapıcı ile Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ın mesajı okundu. 

 

Sunuculuğunu gazeteci Özlem Gürses ile aktör Bülent Emrah Parlak’ın yaptığı mitingde konuşan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Gezi Davası’nda verilen cezaları hatırlatarak “Evet Mücella Abla, biz de seninle gurur duyuyoruz. 1 Mayıs Meydanı’nda söz veriyorum. Mücella Abla’nın sözü, Tayfun’un Vera’sı, Can’ın inadı bize emanettir. Onların sözleri 1 Mayıs meydanında emanettir” dedi. 

 

Çerkezoğlu, “Başka bir düzen, tek adamın değil, üretenlerin yönettiği bir düzendir. Bugün 1 Mayıs meydanlarından başlattığımız bu yürüyüşle birlikte ülkemizin aydınlık geleceğini hep birlikte kuracağız. Gelin hep beraber söz verelim. ‘Dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle, tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet.’ Hep birlikte değiştireceğiz. Yeni bir toplumsal düzeni kendi ellerimizle kuracağız. Yolumuz açık olsun. Yaşasın 1 Mayıs” ifadesini kullandı.

 

Maltepe’de düzenlenen 1 Mayıs mitinginden

 

KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik de “Bu hukuksuzluğun, adaletsizliğin hesabını soracağımıza söz veriyoruz. Bu baskıcı, otoriter iktidarı uyarmaya çalışıyoruz. Zamlara, adaletsizliğe hep birlikte ‘dur’ diyoruz. Aylardır ülkenin dört bir yanında kamu emekçisi, işçisi, emeklisi ‘geçinemiyoruz’ diyerek sesini duyurmaya çalışıyor. Savaşa, sömürüye, adaletsizliğe hep birlikte ‘dur’ diyoruz. Bugün ülkemizde genç işsizlik aldı başını gidiyor. İşçi cinayetlerinde katliam yaşanıyor” diye konuştu.

 

Taksim Meydanı’na giriş yasağı: 164 gözaltı

 

1 Mayıs etkinliklerine izin verilmeyen Taksim Meydanı’na ise sadece sendika temsilcilerinin girişine izin verildi.

 

İstanbul Valiliği tarafından 1 Mayıs nedeniyle kapatılan Taksim Meydanı’na çıkmak isteyen 164 kişiyse gözaltına alındı. İzinsiz grupların Taksim’e çıkmak istediğini belirten İstanbul Valiliği, “Beyoğlu, Beşiktaş ve Şişli kaymakamlıklarımızca 2911 Sayılı Kanun uyarınca alınan kararlara aykırı olarak; izinsiz toplantı ve gösteri yapmak amacıyla yürüyüş yapan ve slogan atan, güvenlik güçlerimizin uyarılarına rağmen dağılmayan ve mukavemetle karşılık veren toplam 164 kişi yakalanmış ve haklarında işlem başlatılmıştır” bilgisini kamuoyuyla paylaştı. Valiliğin açıklamasında, “İstanbul'da ‘1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’ kapsamında bugün Taksim Cumhuriyet Anıtı'na çelenk sunmak, Kazancı Yokuşu'na karanfil bırakmak ve basın açıklaması yapmak, Maltepe Etkinlik Alanında miting yapmak amacıyla talepte bulunan sendika ve sivil toplum kuruluşlarına, valiliğimizce gerekli izinler verilmiştir” denildi. 

 

DHA’nın haberine göre, İstanbul Valiliği tarafından verilen izin doğrultusunda sırayla Taksim Meydanı’na giren DİSK, Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Hak-İş), Sivil Memurlar Sendikası (SİME-SEN), Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu ve Savunma Büro ve Destek Hizmetleri Sendikası (SAVDES-SEN) Cumhuriyet Anıtı’na 1 Mayıs çelengi koydu. Sendikalar, Kazancı Yokuşu’na da karanfil bıraktı.

 

DiSK Başkanı Çerkezoğlu, burada yaptığı açıklamada, “1 Mayıs meydanı, Taksim Meydanı’dır. Yıllarca 1 Mayıs’ın ve Taksim’in özgürleştirilmesi için uzun mücadeleler verdik. 2010, 2011 ve 2012 yıllarında sadece Türkiye’nin değil dünyanın en büyük 1 Mayısını yaptık bu meydanda” dedi. 

 

1977 yılındaki 1 Mayıs kutlamalarında Kazancı Yokuşu’nda hayatını kaybedenleri andıktan sonra Cumhuriyet Anıtı’na çelenk bırakan Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, “1 Mayıs’ı barışçıl şekilde yapmak ve ülkemizde 1 Mayıs’ı kaos günü olmaktan kurtarmak için büyük çaba sarf ettik. Bugün bazı örgütlerin bu meydanda ısrar etmemeleri, bunun yerine başka meydanlarda kutlamalarını saygıyla ve takdirle karşılıyorum. Evet Taksim’in bizim için anlamı çok büyük ama aynı zamanda Türkiye’nin bütün meydanları 1 Mayıs meydanıdır” açıklamasında bulundu. 

 

22 binden fazla polis görevli

 

İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 1 Mayıs önlemleri kapsamında il genelinde 22 bin 171 polisin görev yaptığını açıkladı. Yapılan açıklamada, “Etkinliklerin güvenli ve huzurlu bir şekilde gerçekleştirilebilmesi amacıyla Beyoğlu, Taksim, Şişli’de alınan tedbirler kapsamında ve Maltepe miting alanında toplam 10 bin 196, ilimiz genelinde 1 Mayısla ilgili alınan tedbirler kapsamında ise 22 bin 171 polis görevlendirilmiştir” denildi.

DW, ANKA/CÖ,HT

 

https://www.dw.com/tr/maltepedeki-1-mayıs-mitinginde-gezi-tutuklularıyla-dayanışma/a-61650797

 

 

 

 

 

https://sinifsiztoplumplatformu.blogspot.com

https://cahit-celik.blogspot.com

 

 

 

Erdoğan’ın AiHM hesabı yanlış mı?

Alican Uludağ

 

Kavala’nın ağırlaştırılmış müebbete çarptırıldığı Gezi davası kararıyla ilgili “Artık AİHM’lik iş kalmadı, bitti o iş” diyen Erdoğan yanılıyor mu? Hukukçular mahkûmiyet kararının ihlal sürecini etkilemeyeceği görüşünde. 

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Gezi davasına ilişkin “Osman Kavala hüküm giydiği için bu işin artık AİHM’le alakası yok. AİHM hüküm giydi diyecek. Bu işi artık masadan kaldıracak” şeklindeki sözlerine hukukçulardan itiraz geldi. 

 

İnsan hakları hukukçuları, AİHM’in verdiği ihlal kararının Osman Kavala’nın ilk tutuklama kararıyla ilgili olduğunu belirterek, mahkûmiyet kararının AİHM Büyük Daire’deki ihlal sürecini etkilemeyeceğini, buradan ağır bir ihlal kararı çıkacağını öngörüyor. Hukukçular, Erdoğan’ın sözlerinin de ileride AİHM’de adil yargılanma hakkı ihlali ile ilgili açılacak yeni davanın delili olacağına işaret ediyor. 

 

AİHM, Osman Kavala’nın tutuklanmasının kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali olduğuna 10 Aralık 2019’da karar vermiş, Kavala’nın tutuklanmasının siyasi saiklerle gerçekleştirildiğini belirterek serbest bırakılmasını istemişti. Ancak yerel mahkeme kararı uygulamamıştı. Bunun üzerine Avrupa Birliği Bakanlar Komitesi, Türkiye aleyhinde 2 Aralık 2021’de ihlal prosedürü başlatmış ve dosyayı 2 Şubat 2022’de AİHM Büyük Daire’ye havale etmişti. AİHM de taraflara görüşlerini göndermeleri için 11 Mayıs’a kadar süre verdi.

 

Kavala 4,5 yıl hakkında hüküm olmadan cezaevinde tutulduktan sonra 

ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırıldı.

 

Altıparmak: Çok ağır bir karar çıkacak

 

Peki, Erdoğan’ın iddia ettiği gibi mahkûmiyet kararı, Kavala’nın bu dosyasını ortadan kaldırır mı? DW Türkçe, sorunun yanıtını konunun uzmanı insan hakları hukukçularına sordu.

 

İnsan hakları hukukçusu, avukat Kerem Altıparmak, Erdoğan’ın ya beraber çalıştığı uzmanlarının konudan habersiz olduğu ya da yanlış bilgilendirildiği görüşünde. AİHM’in 10 Aralık 2019’daki ihlal kararında Türkiye’den Kavala’yı serbest bırakmasını istediğini anımsatan Altıparmak, şunları kaydetti:

 

“Türkiye, Kavala’yı serbest bıraktı mı? Hayır. O dosyaya Kavala’nın suçlu olduğunu gösteren ve dosyada olmayan yeni bir delil girdi mi? Hayır. Peki, AİHS’nin 18. madde ihlali, yani yargı sürecine siyasi müdahale yapıldığına dair iddiaları ortadan kaldıracak herhangi bir şey yapıldı mı? Yapılmadığı gibi daha fazlası oldu. Onun için bırakınız, AİHM’in ‘bu kararı artık ben bakamam’ demesini, bu ihlal prosedüründe çok ağır bir karar verecek.”

 

“Türkiye yeni delil olduğuna inandıramayacak”

 

AİHM’in Kavala dosyasına ilişkin ihlal prosedüründe vereceği karar sonrasında Türkiye’nin inadının devam etmesi ve karara uymaması halinde, ihraca giden başka hukuki süreçlerin açılıp açılmayacağına bakacağını ifade eden Altıparmak, “O nedenle hüküm giydi, artık bu defteri kapattık, geçmişte kaldı demek doğru değil. Tutuklama kararı verilen kararla hüküm verilen karar aynı. Aynı ölçüde siyasi etki olmuş bir cezai süreç ve Türkiye Bakanlar Komitesini yeni bir delil olduğuna inandıramayacak. Çünkü yok, olsaydı biz görürdük” dedi. 

 

Altıparmak, benzer bir davaya işaret ederek AİHM’in Azerbaycan’da tutuklanan Ilgar Mammadov’un mahkûmiyetinin bitmesiyle serbest bırakılmasından sonra ihlal kararı verdiğine dikkat çekti. AİHM’in bu serbest kalmayı bile yeterli görmediğinin altını çizen Altıparmak, AİHM’in bu davada “benim bu davadaki saptamam, bu kişinin keyfi olarak tutuklandığı ve sizin bunu siyasi amaçla yaptığınıza dairdir. Burada yapmanız gereken bu kişi hakkında cezai süreci bitirmek ve koşulsuz ve şartsız bir şekilde serbest bırakmaktır. Bunu yapmadığınız takdirde sözleşmeyi ihlal etmeye devam olursunuz ve bu nedenle kararı tatbik etmelisiniz” dediğini aktardı. 

 

“Türkiye kumar oynuyor” 

 

“Ben Türkiye’nin bunun sonuçlarını öngördüğünü ama bir kumar oynadığını düşünüyorum” diyen Kerem Altıparmak, Türkiye’nin Ukrayna savaşı nedeniyle “Stratejik önemim arttı, artık daha ileri adım atılmaz” diye düşündüğünü, bu konunun Türkiye’den çok Avrupa’nın ortak meselesi haline geldiğini kaydetti. 

 

Hukukçu Köksal: İki olay birbiriyle karıştırılmamalı

 

AİHM’de 4 yıl raportör hukukçu olarak görev yapan İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanı, avukat Tuğçe Duygu Köksal da mahkûmiyet kararının AİHM’deki tutuklulukla ilgili ihlal sürecini etkilemeyeceğini, iki olayı birbirine karıştırmamak gerektiğini söyledi.

 

Köksal, “Yani ihlal prosedürü ile ilgili Büyük Daire karar verirken, sadece Osman Kavala’nın 10 Aralık 2019 tarihinde verilen ihlal kararının gereğinin yerine getirilip getirilmediği, Türkiye’nin 46. maddenin birinci fıkrası gereğince bağlayıcı bir AİHM kararına uyup uymadığı ve bu çerçevede yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği ile alakalı bir karar verecek. Dolayısıyla da bu süreç içerisinde bu yükümlülükler yerine getirilmediği için zaten Büyük Daire’nin vereceği karar aslında önceden tahmin edilebilir bir karar” dedi.

 

Osman Kavala hakkında bir mahkûmiyet kararı verilmesinin, 2019 tarihli ihlal kararıyla ilgili Büyük Daire’de yapılacak değerlendirmeyi değiştirmeyeceğini vurgulayan Köksal, “O davadaki değerlendirmelere mahkûmiyet kararının bir katkısı olmayacak. Çünkü mahkûmiyet kararı verilmiş olması, sadece ve sadece Kavala’nın tutukluluğunun hukuka aykırı olması ve tutukluluğunun kanunda öngörülen amaç dışında gerçekleştirildiği noktasındaki AİHM tespitini ortadan kaldırmıyor” değerlendirmesini yaptı. Köksal, bunu öngörebilmesinin nedeninin Azerbaycan aleyhinde verilen Ilgar Mammadov kararı olduğunu söyledi.

 

“Erdoğan’ın sözleri de hak ihlali”

 

Avukat Köksal, Erdoğan’ın davaya ilişkin sözlerini de şöyle eleştirdi:

 

“Bir mahkûmiyet kararı sonrasında üst düzey devlet yetkilileri tarafından da bir değerlendirme yapılmaması gerekir. Çünkü biliyoruz ki tutuklama ile alakalı verilmiş olan ihlal kararında bu tip söylemler nedeniyle de bir ihlal kararı vardı. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte üst düzey görevlilerin bu tip söylemlerden kaçınması gerektiği kanaatindeyim. Çünkü adil yargılanma hakkıyla alakalı da bir bireysel başvuru yapıldığında yine bu tip söylemler muhakkaktır ki değerlendirmeye alınacaktır.”

 

Öte yandan mahkemenin Gezi davasında verdiği mahkûmiyet kararlarıyla ilgili sanıkların ayrıca AİHM’e başvurma hakları bulunuyor. Bunun için de davanın istinaf, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi süreçlerinin tamamlanması, yani iç hukuk yollarının tüketilmesi gerekiyor. 

 

29 Nisan 2022

 

https://www.dw.com/tr/erdoğanın-ai̇hm-hesabı-yanlış-mı/a-61641871

 

 

 

 

 

https://sinifsiztoplumplatformu.blogspot.com

https://cahit-celik.blogspot.com