Sayfalar

Trump'ın tavır değişikliği ne anlama geliyor?

Suriye sınırında hazırlık: Trump'ın Fırat'ın doğusuna askeri operasyon konusundaki tavır değişikliği ne anlama geliyor? 

İrem Köker BBC Türkçe


Türkiye'nin uzun zamandır dile getirdiği Suriye'nin kuzeydoğusunda, Fırat Nehri'nin doğusundaki bölgeye yönelik askeri operasyonunun yakında başlaması bekleniyor. 

Ankara operasyonun, Suriye'nin kuzeyindeki "terör unsurlarının temizlenmesi" ve oluşturulacak güvenli bölgeye mültecilerin yerleştirilmesi amacıyla gerçekleştirileceğini söylüyor. 

Söz konusu bölge, Kürtlerin kontrolü altında. Askeri olarak ise ana gövdesini Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) silahlı kanadı Halk Savunma Birlikleri (YPG) ile Kadın Savunma Birlikleri'nin (YPJ) oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından kontrol ediliyor. 

SDG, ABD'nin Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütüne karşı mücadelesinde sahadaki en önemli müttefiki olmasına karşın, Türkiye tarafından YPG, PYD ve YPJ ile PKK'nın bir uzantısı ve "terör örgütü" olarak nitelendiriliyor. 

Türkiye, güvenli bölge önerisini 2012'den gündeme getiriyor. Ancak bu öneriye, hem eski ABD Başkanı Barack Obama hem de halefi Donald Trump bugüne kadar sıcak bakmıyordu. 

Son olarak, yaz ayları boyunca Türkiye ile ABD arasında güvenli bölge kurulması konusunda görüşmeler yürütüldü. Oluşturulan ortak güvenlik mekanizması, SDG'nin ağır silahlarını geri çekmesi, SDG'nin sınırdan içeriye çekilmesi ve ABD ile Türk askerlerinin ortak devriye uçuşları yapmasını öngörüyordu. 

Bu nedenle, Trump'ın Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna operasyon düzenlemesine yönelik itirazı geri çekerek, doğrudan bir askeri müdahalenin önünü açması da bu anlamda önemli bir politika değişikliğine işaret ediyor. 

Trump'ın bu kararına bazı Kongre üyeleri sert tepki gösterirken, analistler görevden azil soruşturması nedeniyle zor bir dönemden geçen Başkan'ın iç politikaya yönelik bir hamle yaptığı görüşünde. 

ABD'de Trump yönetimine yakın isimler ise bu kararın bir politika değişikliği olmadığını, aksine ülkenin Orta Doğu politikasıyla tutarlı bir adım olduğunu savunuyor. 

Trump neden böyle bir karar aldı? 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Trump'ın telefon görüşmesinin ardından yapılan açıklamada, özellikle iki nokta ön plana çıktı. 

Bunlardan ilki ABD'nin Türkiye'nin operasyonuna katılmayacağı yönündeki ifade oldu. 

Açıklamada, "Türkiye, yakında Kuzey Suriye'ye yönelik uzun zamandır planladığı operasyonu başlatacak. ABD Silahlı Kuvvetleri, bu operasyonu desteklemeyecek ve bir parçası da olmayacak ve kontrol ettiği topraklarda 'Halifelik' ilan eden IŞİD'i mağlup eden ABD güçleri, bu operasyona yakın noktalarda olmayacak" denildi. 

Böylece ABD'nin Fırat'ın doğusunda, Türkiye'nin operasyon düzenlemesi beklenen bölgedeki askerlerini geri çekeceği ve operasyona dahil olmayacağı net bir dille ifade edildi. 

Açıklamada ikinci vurgu da ABD'nin IŞİD ile mücadelesine yönelikti. 


IŞİD'in mağlup edildiğini belirten Beyaz Saray; Fransa, Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinin Suriye'nin kuzeyinde yakalanan militanları geri almak istemediklerini belirtti. 

Açıklamada, "ABD, çok uzun sürme ve vergi mükelleflerine çok büyük bir maliyet getirme ihtimali olan bir süreç boyunca bu kişileri elinde tutmayacak. Türkiye, son iki yıl içerisinde bu bölgede yakalanan IŞİD militanlarından sorumlu olacaktır" dedi. 

Trump ise Pazartesi günü Twitter hesabından yaptığı açıklamada, ABD'nin "IŞİD'i yüzde 100 yenilgiye uğrattığını" ancak özellikle Avrupa'dan gelen IŞİD militanlarını kıta ülkelerinin geri almak istemediğini kaydetti. 

ABD Başkanı, "Kürtler bizimle savaştı ama bunun için para ve ekipman desteği aldılar. Türkiye ile on yıllardır savaşıyorlar. Ben bu savaşı yaklaşık 3 yıl boyunca geciktirmeye çalıştım ama artık bizim için, çoğu aşiret mücadeleleri olan sonu gelmeyen saçma savaşlardan geri çekilme ve askerlerimizi eve getirmenin vakti geldi" dedi. 

Karar Washington'da nasıl yankılandı? 

Trump'ın kararı, ABD'de sadece muhalifler değil, kendisine yakın bazı isimler tarafından da eleştiriyle karşılandı. 

Washington kaynakları, bu politika değişikliğinin Trump'tan kaynaklandığı ve savunma ile dış politika bürokrasisine rağmen alındığı görüşünde. Trump yönetimine yakın bazı isimler ise bu kararın IŞİD'le mücadele ve Suriye stratejisine uygun olduğunu savunuyor.

Trump'a yakınlığıyla bilinen Fox News, bu kararın Washington'da "şok dalgaları" yarattığını yazdı. Fox News'a konuşan ABD'li yetkililer, Savunma Bakanlığı'nın (Pentagon) bu karara "tamamen hazırlıksız yakalandığını" söyledi. 

Haberde, bu kararın bazı yetkililer tarafından IŞİD'le mücadelede ABD'nin yanında olan Kürtlere "ihanet" niteliğinde görüldüğü belirtildi. 

Trump'ın dış politikasının en önemli destekçilerinden biri olan Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, konuyla ilgili Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile bir görüşme ayarlamaya çalıştığını söyledi. 

Graham, bu kararın basına yansıdığı şekliyle olması halinde "felakete mahkum" olduğunu belirtti ve söz konusu planın hayata geçirilmesi halinde, Senato'da kararın iptal edilmesini isteyen bir karar çıkartacaklarını söyledi.

Graham daha sonra Fox televizyonunda katıldığı canlı yayında, Başkan'ın IŞİD'in yenilgiye uğratıldığı yönündeki açıklamalarının doğru olmadığını belirterek, Türkiye'nin Suriye'ye girmesi halinde Kongre ile ilişkilerinin bozulacağını aktardı. 

Graham, "Türkiye'nin Suriye'ye adımını atması halinde, ordusu ve ekonomisine yaptırım uygulanması için elimden gelen her şeyi yapacağım" dedi. 

Trump'ın seçildikten sonra yaptığı ilk atamalardan biri olan ancak kısa bir süre önce istifa eden ABD'nin eski BM Büyükelçisi Nikki Haley de kararı eleştiren isimlerden biri oldu. 

Haley, #TurkeyIsNotOurFriend (Türkiye dostumuz değil) etiketiyle birlikte paylaştığı Twitter mesajında, "Eğer arkamızı kollamalarını istiyorsak, her zaman müttefiklerimizi desteklememiz gerekir. Kürtler, Suriye'de IŞİD'e karşı başarılı mücadelemizde kilit rol oynadı. Onları ölüme terk etmek büyük bir hata" dedi. 

Bu karar neden şaşkınlık yarattı? 

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan analistlerden ABD merkezli düşünce kuruluşu Bipartisan Policy Center'ın ulusal güvenlik programında çalışan Türkiye uzmanı Nicholas Danforth, yapılan açıklamanın Washington'da yarattığı şaşkınlığın ABD'de karar mercilerinde bozukluğu ortaya koyduğunu söyledi. 

Nicholas Danforth, "Bu açıklamanın Washington'da yarattığı şok aslında ABD politika yapma sürecinin ne kadar bozuk olduğunun da bir göstergesi. Bu karar, ABD'nin bugüne kadar yürüttüğü Suriye politikasının da sona erdiğini ortaya koyuyor" dedi. 

Danforth, Trump'ın aslında bir yılı aşkın bir süredir Suriye'deki ABD askerlerini çekmek istediğini ve ABD'nin bundan sonrasında da IŞİD konusunda yeni bir stratejiye ihtiyaç duyacağını belirtti. 

Pentagon tarafından kısa bir süre önce hazırlanan bir rapora göre, şu anda Suriye'nin kuzeyinde bulunan kamplarda yaşayan IŞİD militanları ve aile üyelerinin sayısı 45 bin civarında. Raporda, 10 bin kadar militanın da tutuklu olduğu belirtildi. 

Türkiye ise Suriye'de tutuklu bulunan IŞİD militanlarıyla ilgili ortaya atılan sayıların "abartılı" olduğunu söylüyor. 

Trump'a yakın düşünce kuruluşlarından Heritage Foundation'ın ulusal güvenlik ve dış politikadan sorumlu Başkan Yardımcısı James Carafano'ya göre, bu karar ABD'nin hem Orta Doğu hem de IŞİD'le mücadele stratejisine uygun atılmış bir adım. 

Carafano, "Bu kararı, ABD politikasında bir değişim olarak görmüyorum. ABD'nin politikası (Suriye) rejimiyle mücadelede istikrarlı bir bölgenin oluşması. Ve bu karar da Türk hükümetinin güvenli bölgeye girmek, sınırlarını koruma altına almak ve mültecilerin yeniden yerleştirilmesine olanak tanımak gibi yapacağını söylediği şeyleri hayata geçirmesi halinde, ABD politikasıyla uyumlu" dedi. 

Carafano, "Bana göre Trump'ın en önemli seçim vaadi, ABD askerlerinin çıkarlarına uygun olarak gerekli yerlerde, gerektiği kadar kalacağı yönündeydi ve seçmenler de bunu yapmasını bekliyor. Şimdi Suriye'den askerlerin çekilmesi de bu vaade uygun bir adım" diye konuştu. 

Türkiye'nin müdahalesiyle bu bölgenin IŞİD'in eleman ve lojistik destek alamayacağı bir alana dönüşmesinin de ABD'nin politikasına uygun olduğunu belirten Carafano, Türk hükümetinin verdiği sözü tutmaması halinde ABD'nin de bu durumun kendi politikasına uyumlu olup olmadığını gözden geçirmek durumunda kalacağını ifade etti. 

Trump, akşam saatlerinde konuyla ilgili başka Tweetler de attı. Bu mesajlarda ABD Başkanı, Türkiye'nin "çizilen çerçeveyi aştığını" düşmesi halinde, "Türk ekonomisini, daha önce yapmıştım, tamamen yerle bir ederim ve mahvederim. Avrupa ve diğerleriyle birlikte yakalanmış olan IŞİD militanları ve ailelerine gözkulak olmalıdır. ABD, IŞİD'in kontrol ettiği toprakların tamamını ele geçirerek, kendisinden beklenenden fazlasını yaptı" dedi. 

Trump bu kararla neyi amaçlıyor? 

Peki Trump, bürokrasi ve Senato'nun itirazlarına rağmen, Suriye'nin kuzeydoğusuyla ilgili neden politika değişikliğine gitti? 

Trump'ın hamlesi, azil soruşturması nedeniyle zor bir dönemden geçtiği bir zamanda iç politikaya yönelik atılmış bir adım olarak görülüyor. 

ABD Başkanı, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada da ABD'nin bundan sonra yalnızca kendi çıkarına uygun yerlerde ve kazanmak adına savaşa gireceğini söyledi. 

Brown Üniversitesi'nde doktora çalışmalarını sürdüren ve aynı zamanda Ankara merkezli TUM Strateji'nin Araştırma Direktörü olan Selim Sazak'a göre, şartların değişmesi nedeniyle aslında tavır değiştiren ABD politika yapıcıları değil, Başkan Trump. 

Bu hamlenin iç politikaya yönelik bir adım olarak görülmesi gerektiğini aktaran Sazak, "Trump'ın seçim vaatlerinden birisi Orta Doğu'daki mevcut savaşları bitirmek ve Amerika'nın enerjisini öncelikle Çin'e, sonra da İran'a yöneltmekti. Dolayısıyla aslında Trump ile Erdoğan en başından beri aynı şeyi istiyordu" dedi. 

Sazak, Trump'ın Suriye'den geri çekilme planlarını hayata geçirmesi konusunda elini bağlayanın ABD güvenlik bürokrasisi olduğunu ve eski Savunma Bakanı Jim Mattis'in istifa nedenleri arasında bunun da bulunduğunu belirtti. 

ABD'de başkanlık seçimlerinin yaklaştığını ve Kongre'de başlatılan azil süreci soruşturması nedeniyle Başkan'ın işinin giderek zorlaştığını belirten, Sazak, "Çin'le ticaret savaşı, Meksika sınırına duvar inşa edilmesi gibi diğer vaatlerde kaydadeğer bir başarı gösterilemedi. Trump şimdi 'Askerlerimizi eve getireceğim dedim ve getirdim; Amerika'nın parasını Amerikan halkı için harcayacağız' diye aylarca konuşacak ve böyle bir şeye ihtiyacı var. Üstelik ticaret savaşları ya da göçmen politikasının aksine bu, görünürlüğü yüksek ama vatandaşa gündelik etkisi olmayan bir başarı" dedi. 

ABD'nin IŞİD ile mücadele kapsamında Suriye'de 2 bin civarında askeri bulunuyor. Bu askerlerin önemli bir bölümü, ABD'nin IŞİD'e karşı sahadaki en önemli askeri müttefiki olan SDG'nin kontrolü altında olan bölgelerde yer alıyor. 

ABD'nin ayrıca Suriye'nin kuzeyinde yine Kürtlerin kontrolü altında olan altı yerde hava üssü, Haseke'de de radar üssü bulunuyor.





Suriye sınırında hazırlık

5 soruda Fırat'ın doğusunda yapılacağı açıklanan operasyon

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasında dün akşam yapılan telefon görüşmesinin ardından Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine yönelik olası operasyonunun da kısa süre içerisinde başlaması bekleniyor. 

Görüşmede, ABD askerlerinin Fırat Nehri'nin doğusunda kalan kısımdan çekilmesi ve burada tutulan Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) militanlarının sorumluluğunun da Türkiye'ye verilmesi öngörülüyor. 

Türkiye, son dönemlerde yaptığı sınıra askeri yığınak çalışmalarına ise bugün itibarıyla hız verdi. Erdoğan bugün yaptığı konuşmada, ABD askerlerinin çekilmeye başladığını söyledi. 

Reuters haber ajansına konuşan üst düzey bir Türk yetkili de Türkiye'nin büyük olasılıkla operasyon bölgesindeki ABD askerleri çekilene kadar bekleyeceğini belirtti. 

Türkiye'nin düzenleyeceği operasyonun ayrıntıları ise henüz bilinmiyor.


Türkiye'nin operasyon düzenlemek istediği bölge kimin kontrolünde? 

Türkiye'nin operasyon düzenlemek istediği bölge, Suriye'nin kuzeyinde, Fırat Nehri'nin doğusunda kalan bölgeyi kapsıyor. 

Bu bölge, Kürt güçlerin kontrolü altında bulunuyor. Bölgenin yönetim farklı özerk bölgeler arasındaki koordinasyonu sağlamak adına kurulan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ne bağlı. 

Askeri olarak ise Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından kontrol ediliyor. SDG'nin ana gövdesini Kürtlerin kurduğu Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) silahlı kanadı Halk Savunma Birlikleri (YPG) ile Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) oluşturuyor. 

SDG, başta ABD olmak üzere Batı'nın IŞİD'e karşı sahadaki en önemli müttefiki konumunda bulunmasına karşın Türkiye tarafından PYD ve YPG ile birlikte PKK'nın uzantısı ve "terör örgütü" olarak nitelendiriliyor. 

Türkiye'nin operasyon düzenlemek istediği alan aynı zamanda, Suriye'deki iç savaşın henüz ilk yıllarında Kürtler tarafından özerklik ilan edilen bölgeyi de içeriyor. 

Fırat'ın doğusunda kalan bu bölgede Suriye ordusu ile Kürt güçler arasında çatışma yaşanmadı. Suriye ordusu iç savaşın henüz başlarında kendi isteğiyle buralardan çekilerek, yönetime Kürtlere bıraktı. 

Daha sonra ise bu bölgede yaşanan çatışmalar ağırlıklı olarak Kürt güçler ile radikal İslamcı gruplar arasında oldu. 

Bölgenin bir bölümü, bir dönem IŞİD'in kontrolüne geçti. Ancak ABD'nin önderliğindeki IŞİD ile mücadele koalisyonunun desteğiyle özellikle 2014'ten sonra yürütülen operasyonlarla tekrar Kürt grupların kontrolü altına girdi. 

Türkiye de Ağustos 2016'da başladığı Fırat Kalkanı operasyonuyla, sınırın Suriye tarafında, Cerablus ile Azez arasındaki hatta IŞİD'in kontrolüne son vererek, buraya asker ve kendisine bağlı Özgür Suriye Ordusu'nun güçlerini yerleştirdi. 

Türkiye'nin Ocak 2018'de düzenlediği Zeytin Dalı Harekâtı ile Afrin'i de almasının ardından sınırın İdlib'e kadar olan kesimini kontrolü altına almış oldu. 

Böylece, Fırat Nehri, Türkiye ile Kürt güçler arasında doğal bir sınır oluşturmaya başladı. 

Türkiye neden operasyon düzenlemek istiyor? 

Türkiye, bugüne kadar Suriye'ye yönelik iki sınır ötesi kapsamlı operasyon düzenledi. 

Türkiye, Ağustos 2016'daki Fırat Kalkanı Operasyonu ve Ocak 2018'deki Zeytin Dalı Harekatı ile ilgili yaptığı açıklamalarda, sınırın Suriye tarafından IŞİD ve SDG'nin düzenlediği saldırılara maruz kaldığını ve bu nedenle de amacının "terör tehdidini" azaltarak, güvenliğini artırmak olduğunu söylüyordu. 

Türkiye, ayrıca, bu bölgelere, kendi topraklarında yaşayan Suriyelilerin yerleştirileceğini de belirtiyordu. 

Fırat'ın doğusuna yönelik olası operasyon için de benzer amaçlar dile getiriliyor. Türkiye, uzun zamandır sınırın Suriye tarafından 25-30 kilometre içeride bir güvenli bölge kurulması ve kendisine yönelik tehditlerin azalmasının yanı sıra buraya mültecilerin yerleştirilmesi gerektiğini söylüyordu. 

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, attığı Twitter mesajlarında, operasyonun Suriye'nin toprak bütünlüğü içerisinde iki amacı olduğunu belirterek, "Terör unsurlarını temizleyerek sınırlarımızı güvence altına almak ve mültecilerin güvenli bir şekilde dönüşünü sağlamak" dedi. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, Suriye'nin kuzeyinde, 910 kilometrelik sınır hattı boyunca, 30 kilometre derinlikteki güvenli bölgede konutlar inşa edilmesi ve böylece şu anda çadırkentler ile kamplarda yaşayan Suriyelilere "insanca yaşama imkanı" sağlanacağını söyledi. 

Erdoğan, Eylül ayı başında yaptığı bir açıklamada, "250 metrekarelik, yerel mimarisiyle konutlar yapsak. 300 metrekare de olabilir. Bir de çevresinde şöyle bir ufak, 100-150 metrekare bahçesi olsa, onu da ekip biçse. Bu insanlar hiç olmazsa, hazır balık değil, balık tutmayı da orada öğrenmiş olur. Bunu yapalım" diye konuştu. 

Temmuz ayında açıklanan verilere göre, Türkiye'de kayıtlı olarak 3,6 milyon Suriyeli yaşıyor. Yine Temmuz ayında yapılan açıklamalara göre, bugüne kadar ülkesine temelli geri dönüş yapan Suriyeli sayısı da 337 binin üzerinde. 

Türkiye, Fırat'ın doğusunda kurulacak olan güvenli bölgeye 2 milyon Suriyelinin yerleştirilebileceğini savunuyor. 

Bölgenin Kürtler açısından önemi nedir? 

Fırat'ın doğusunu oluşturan bölge, Suriyeli Kürtler açısından büyük önem taşıyor. 

Suriyeli Kürtler, 2012 yılında özerklik ilan etti. 2018 yılında da Rojava olarak bilinen bölgede Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi kuruldu. 

Kürtlerin ilan ettiği bu özerk yönetimin kapsadığı alanlar içerisinde Afrin, Fırat, Cezire, Menbic, Rakka, Tabka ve Deyrizzor yer alıyor ve bunların önemli bir bölümü Fırat Nehri'nin doğusunda bulunuyor. 

Bu bölgelerden Afrin'i Türkiye, halihazırda kendisine bağlı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) güçleri ile birlikte kontrol altında tutuyor. 

Bu nedenle, Türkiye'nin olası operasyonu, Kürtlerin ilan etmiş olduğu bu özerk yönetim bölgelerinin önemli bir kısmını doğrudan etkilemesi bekleniyor. 

Özellikle etkilenecek yerler Fırat bölgesi içinde yer alan Kobani ve Tel Abyad, Cezire kantonu içindeki Haseke, Serekaniye ile Türkiye'nin Irak sınırına doğru ilerlemesi halinde Kamışlı ve Derik bölgeleri olarak sıralanıyor. 

Suriye Demokratik Güçleri (SDG)# sabah saatlerinde yaptığı açıklamada, Türkiye'nin olası operasyonunun bölge için olumsuz sonuçları da beraberinde getireceğini ve topraklarını "ne pahasına olursa olsun savunacaklarını" söyledi. 

SDG'nin açıklamasında, ABD'nin geri çekilmesinin ve kurulan güvenlik mekanizmasının çökmesinin ilk sonucunun da, "Rusya'nın desteklediği Suriye rejim güçlerinin Menbic şehrine doğru askeri hareket düzenlemesi" olacağı belirtildi. 

ABD'nin tutumu nasıl değişti? 

ABD, Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna operasyon konusunu gündeme getirmesinden bu yana böyle bir harekata sıcak bakmadığı biliniyor. 

Özellikle ABD Savunma Bakanlığı'ndan (Pentagon) bugüne kadar yapılan açıklamalarda, Türkiye'nin tek başına hareket etmesinin çok ciddi sonuçlar doğuracağı uyarısı yapıldı. 

Yaz ayları boyunca Türkiye ile ABD arasında konuyla ilgili çok sayıda görüşme gerçekleştirildi. 

Yapılan görüşmelerde, güvenli bölgenin derinliği, güvenli bölgenin kontrolünün kimde olacağı ve bu bölgelerden Kürt güçlerinin çıkartılması, üzerinde uzlaşma sağlanamayan üç konuyu oluşturuyordu.

O dönemde ABD'li yetkililer, önceliklerinin Türkiye ile SDG arasında çatışmanın engellenmesi olduğunu söylüyordu. 

Görüşmelerin sonunda Ağustos ayında "güvenli bölgenin" oluşturulmasına yönelik olarak bir ortak güvenlik mekanizması geliştirildi. 

Bu mekanizma kapsamında, Türkiye ile ABD, Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerin kontrolü altında olan bölgede orta devriye uçuşları yapmaya başladı. 

SDG de buradaki bazı noktalardan geri çekilerek, güneye doğru indi. Ayrıca, sınırda yer alan Tel Abyad ve Serekaniye'deki ağır silahlarını da geri çekti. 

ABD'nin IŞİD ile mücadele kapsamında Suriye'de 2 bin civarında askeri bulunuyor. 

Bu askerlerin önemli bir bölümü, ABD'nin IŞİD'e karşı sahadaki en önemli askeri müttefiki olan SDG'nin kontrolü altında olan bölgelerde yer alıyor. 

ABD'nin ayrıca Suriye'nin kuzeyinde yine Kürtlerin kontrolü altında olan altı yerde hava üssü, Haseke'de de radar üssü bulunuyor. 

ABD askerleri ayrıca, SDG ve YPG'ye silah, mühimmat ve eğitim de sağlıyordu. 

Tüm bu gelişmelerin ışığında Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump'ın dün akşam yaptığı görüşmeden çıkan karar da Washington'ın konuyla ilgili politikasında önemli bir değişime işaret ediyor. 

Beyaz Saray'dan görüşmenin ardından yapılan açıklamada, ABD askerlerinin bölgeden çekileceği, askeri operasyona dahil olmayacağı ve son iki yıldır yakalanmış olan tüm IŞİD militanlarından da bundan böyle Türkiye'nin sorumlu olacağı ifade edildi. 

Trump, akşam saatlerinde attığı mesajda, Türkiye'nin "çizilen çerçeveyi aştığını" düşmesi halinde, "Türk ekonomisini, daha önce yapmıştım, tamamen yerle bir edeceğini" söyledi. 

Trump, Avrupa ve diğerleriyle birlikte yakalanmış olan IŞİD militanları ve ailelerine gözkulak olmalıdır. ABD, IŞİD'in kontrol ettiği toprakların tamamını ele geçirerek, kendisinden beklenenden fazlasını yaptı" dedi. 

Kim, ne tepki verdi? 

Türkiye ile ABD arasında, Suriye'nin kuzeyine yönelik gelinen son nokta başta Suriye ve Rusya olmak üzere bölgedeki diğer aktörleri de yakından ilgilendiriyor. 

Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov, Suriye'nin toprak bütünlüğünün mutlaka korunması gerektiğini ve Türkiye'nin de bu konuda Rusya'nın görüşünü paylaştığını bildiklerini söyledi. Peskov, "Türkiye'deki meslektaşlarımızın, her koşul altında bu pozisyona bağlı kalacaklarını umuyoruz" dedi. 

Peskov ayrıca, Suriye'de "yasadışı bulunan" tüm yabancı askeri güçlerin çekilmesi yönündeki çağrılarını da yineledi. 

Birleşmiş Milletler (BM) de Suriye'nin kuzeydoğusunda "en kötüsüne" hazırlandıklarını belirtti. 

BM'nin Suriye İnsani Yardım Koordinatörü Panos Moumtzis, Cenevre'de yaptığı açıklamada, "Neler olacağını bilemiyoruz. En kötüsüne hazırlanıyoruz" dedi ve BM'nin insani yardım koridorlarının güvenliği konusunda kaygılı olduğunu söyledi. 

Avrupa Birliği ise yaptığı açıklamada, Türkiye'nin "meşru kaygılarını" anlamakla birlikte, askeri yöntemlerle sürdürülebilir çözümlere ulaşılamayacağını defalarca dile getirdiğini vurguladı.