Fehim Taştekin
Gazeteci-Yazar
Hem Suriye yönetimi hem Rusya ile temaslarını sürdüren Kürt yetkililer, "Mutabakatın ayrıntıları üzerinde çalışıyoruz, daha sonra açıklama yapacağız" dedi. Askeri kanattan bir komutan ise BBC Türkçe'ye "Mutabakat Kürtler için teslimiyet anlamına geliyor. Ama Ruslarla ve rejimle görüşmelerimiz sürüyor. Tamamen alternatifsiz değiliz. Sanırım ortalık biraz karışacak" diye konuştu.
Kürt kaynaklar genel olarak kendileri açısından çok sayıda belirsizlik olduğunu, bir tutum deklare etmek için bazı konuların netleşmesi gerektiğini söylüyor.
10 maddelik Mutabakat Muhtırası'nın hükümleri "Kürtler için yolun sonu mu?" sorusunu sordurtan koşullar içeriyor. Buna göre YPG ağır silahlarıyla Türkiye sınırlarından 30 km aşağıya çekilecek, Tel Ebyad ve Ras'ul Ayn dışındaki sınırlara Suriye ordusu yerleşecek, Barış Pınarı Harekâtı ile tutulan alanın Kamışlı hariç batısında ve doğusunda 10 km derinlikte Türk-Rus ortak devriyesi başlayacak.
Ayrıca Rusya Savunma Bakanlığı'na göre Suriye ordusu sınır boyunca 15 kontrol noktası kuracak.
Mutabakatta, daha önce ABD üzerinden pazarlıklar sürerken YPG'nin çekilmesine karşılık oluşturulan yerel askeri meclisler ile mevcut sivil yönetimlerin durumuna değinilmiyor. Kürtler de bu konuların nasıl müzakere edildiğini bilmediklerini belirtiyor.
Mutabakatta, daha önce ABD üzerinden pazarlıklar sürerken YPG'nin çekilmesine karşılık oluşturulan yerel askeri meclisler ile mevcut sivil yönetimlerin durumuna değinilmiyor. Kürtler de bu konuların nasıl müzakere edildiğini bilmediklerini belirtiyor.
Suriye ordusunun sınırlara dönüşü Türkiye'ye de kabul ettirildi
Kürtler, 9 Ekim'de başlayan Barış Pınarı Harekâtı karşısında Rusya'nın arabuluculuğunda Şam'la anlaşarak Suriye ordusunun sınırlara yerleşmesini kabul etmişti. Bu çerçevede Suriye ordusu Kobani, Menbic, Tel Temir, Ayn İsa ve Tabka'ya intikal etmişti.
ABD'nin bastırmasıyla sağlanan 120 saatlik ateşkesten sonra Türkiye, kontrolü ele aldığı Tel Ebyad ve Ras'ul Ayn dışındaki bölgelerin geleceğini belirlemek üzere Rusya'nın kapısını çalarken ortaya çıkan mutabakatla, Suriye ordusunun sınırlara dönüşü Türkiye'ye de kabul ettirilmiş oldu.
Şimdi bir sürü soru yanıt arıyor: YPG çekilecek mi, çekilirse nereye gidecek? Ya da YPG'nin çekilmesini gerektirmeden üniforma değiştirmek gibi formüller bulunabilir mi? Türkiye, Kürtlerin Şam'la kendi yollarını bulmasını engelleyebilir mi?
Mutabakat sonrası açıklamalarla 30 km'nin altına çekilme konusunda YPG'yi zorlayacak bir Rus tutumu da kendini belli etti. Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov, YPG'nin çekilmemesi halinde ne olacağını sorusuna şu yanıtı verdi:
"O zaman da geriye kalan Kürt oluşumlar, Türk ordusunun silindirinin altına girecek."
Kürtlerin müzakere masasında elleri çok zayıfladı
Suriye ordusunun 2012'de terk ettiği bölgeye kolayca dönüşü ve YPG'yi zorlayan ezici koşullar, Kürtlerin özerkliği garantilemek üzere oturmak istedikleri müzakere masasında ellerini çok zayıflattı.
Bir Kürt kaynak, "Kürtlerin önünde iki seçenek var: Suriye yönetimiyle hızlıca anlaşmak ya da mevcut koşullarda hiçbir başarı şansı olmamasına rağmen sonuna kadar direnmek. Rusya aracılığıyla anlaşma koşullarını aramaları en uygun seçenek gibi duruyor. Fakat çok belirsizlik var. Şimdiden ne olacağını söylemek imkansız" dedi.
Soçi'de ortak basın toplantısında Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin, Kürtlerle sorunların ancak Suriye yönetimiyle müzakerelerle çözülebileceğini belirterek Ankara'nın kapatmak istediği yolu açık tuttu.
Türkiye'nin "oyun bozma" kapasitesine ve Şam'ın değişime karşı direncine bağlı olarak federasyon ve özerklik gibi modeller şansını yitirse de Rusların açık tuttuğu bu yol, "kültürel özerklik" ile Kürtlerin haklarının tanınması, Halk Koruma Birlikleri'nin (YPG) "Beşinci Kolordu" olarak Suriye ordusuna katılması ya da ağır silahlar olmaksızın yerel polis gücüne dönüştürülmesi gibi ihtimalleri içeriyor.
Rusların Türkiye'ye verdiği garantilerin yanı sıra Şam'ın kendi çözümünü ne yönde üreteceği de önemli. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın tam da Soçi'de kritik toplantı sürerken İdlib kırsalında askerleri ziyaret edip Kürtlere sıcak mesajlar vermesi, YPG'nin sistem içine alınabileceği ve Fırat'ın batısındaki silahlı gruplara karşı birlikte operasyonlar yapılabileceği konusundaki beklentileri artırdı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın olası bir diyalog sürecinde YPG'nin üniforma değiştirerek Suriye ordusuna karışmasını önlemeye dönük Putin'den garanti almaya çalıştığı anlaşılıyor. Erdoğan, Soçi'den dönüşünde gazetecilere, bu konuda Suriye yönetimine güvenmediklerini belirtip Putin'in böyle bir duruma izin vermeyeceğini söylediğini aktardı.
Kamışlı özerk yapılanmanın ana üssü
Fakat Rusya'nın Türkiye'yi Tel Ebyad ve Ras'ul Ayn'da durdurmak, buradaki statükoyu kabul ederek Şam-Ankara barışının temelini atmak ve Suriye ordusunu hakim kılmak için gösterdiği kararlı-sert tutuma karşın Kamışlı'yı ortak devriye operasyonunun dışında tutması Kürtlerle ilgili bir esnekliğe de işaret ediyor.
Kamışlı özerk yapılanmanın ana üssü konumunda. Kamışlı'nın istisna yapılmasında buradaki Suriye askeri varlığı gerekçe gösterilse de ortak devriyenin yapılacağı Kobani'de de artık aynı durum söz konusu. Haliyle "Acaba Kamışlı, Şam ile Kürtler arasında bir çözüm bulununcaya kadar bir çekilme-oyalanma alanı olarak mı düşünülüyor?" sorusu yanıt bekliyor.
ABD'nin yeni bir politika değişikliğiyle durumu tersine çevirmeye kalkışması da potansiyel olarak Kürtleri etkileme ihtimali taşıyor. 22 Ekim'de Washington'da bir toplantıda ABD Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin Suriye Demokratik Meclisi Eş Başkanı İlham Ahmed'e "Şam'la anlaşmayın" diye baskı yapması ve ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey'in "Kürtleri bu bölgeden çıkarmayı başarmaları mümkün değil" sözü akla şu soruyu getiriyor: ABD durumu etkileyecek yeni bir politikaya mı yöneliyor?
'Kürtler nereye gidecek?'
Ancak Kürtler umutsuzca "bir çıkış yolu", Türk-Rus ortak planını dengeleyecek "bir karşı ağırlık" ya da Şam üzerinde "bir baskı faktörü" arasa da, artık Amerikan cephesinin muğlak politikalarına ve değişken tepkilerine bel bağlayacak durumdan uzaktalar. Trump yönetiminin Deyr el Zor ve Haseke'deki petrolün Suriye Demokratik Güçleri'yle (SDG) ortak işletilmesi önerisini değerlendirmeye alması ve Amerikalı yetkililerin "SDG ile birlikte çalışmaya devam edeceğiz" mesajı Kürtleri çok heyecanlandırmışa benzemiyor.
Türkiye ile Müşterek Harekat Merkezi'nin kurulduğu süreçte Amerikalıların, SDG'nin Suriye yönetimi ve Rusya ile anlaşmasını önlemeye çalışırken, Kürtlere hiçbir şekilde güvence vermemesi ve nihayetinde Barış Pınarı Harekâtı'nın hedefindeki alanlardan çekilmesi, Washington'dan gelen telkin ya da tekliflere temkinli yaklaşılmasını gerektiriyor. Kamışlı'dan bir Kürt temsilci hayalkırıklığı içeren tepkisini şöyle dile getirdi:
"ABD, NATO ortaklığını kurtarmak için Kürtlerle Türkiye'nin çatıştırılmasını tercih etti. Ancak Rusya'nın geliştirdiği karşı hamlelerle ABD kendi ağırlığını yitirdi. Şimdi Washington'da bazıları Kürtler ya da Araplar üzerinden yeni bir oyun için Trump'ı sıkıştırıyor. Trump 'Kürtleri güvenceye aldık' diyor. Şimdi Türkiye-Rusya mutabakatı da YPG'nin 30 km aşağıya inmesini şart koşuyor. 30 km'nin altında Kürt bölgesi bitiyor! Kürtler nereye gidecek? ABD Kürtleri nasıl güvenceye almış oluyor?"
Suriye sahnesi dengeleri değiştirecek yeni senaryolara açık olsa da Rusların izlediği strateji Şam ile Ankara arasındaki normalleşmeyi öne çekecek şekilde ilerliyor. Muhtıraya sınırların güvenliği konusunda ortak mekanizma için Adana Mutabakatı'nın girmesi bu bakımdan önemliydi. Henüz Türkiye ve Suriye arasında barıştan bahsetmek için çok erken. Ancak Rusların Ankara-Şam-Moskova üçgeninde oluşturmaya çalıştığı denge Kürtlerle ilgili çözümün konseptini de belirleyebilir.
24 Ekim 2019