Sayfalar

HDP’nin kaderi AYM’deki kritik dengede: Anahtar 2 üyede

Türkiye’de demokrasinin anahtarı AYM’nin elinde. HDP hakkında açılan kapatma davasında yargılamayı yapacak olan 15 üyeli AYM’de 2 üyenin oyu dengeleri değiştirebilir. AYM’deki kritik dengeyi Alican Uludağ yazdı. 


 

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın HDP hakkında açtığı kapatma davasının ardından gözler yargılamayı yapacak olan Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) çevrildi. Yüksek Mahkeme’nin HDP ile ilgili vereceği olası kapatma veya kapatmama kararı, 2023’teki Cumhurbaşkanlığı seçimini doğrudan etkileyecek sonuçlar doğuracak. 

 

Kapatma davasında AYM’nin önünde üç seçenek var. Anayasanın 69. maddesi uyarınca HDP hakkında temelli kapatma, fiillerin ağırlığına göre devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılma kararı verilebileceği gibi dava esastan da reddedilebilir.

 

Toplam 15 üyeli Anayasa Mahkemesi’nin HDP hakkında kapatma veya hazine yardımından yoksun bırakılması kararı ancak üyelerin üçte iki çokluğuyla verilmek zorunda. 

 

Yani, AYM’nin 10 üyesinin kapatma yönünde oy kullanması gerekiyor. 

 

Peki bu noktada AYM'deki dengeler nasıl? 

 

Anayasa Mahkemesi’nin 7 üyesini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 5 üyesini 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 3 üyesini ise TBMM seçti. 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in seçtiği üyelerin sonuncusu Serdar Özgüldür geçen Aralık ayında emekliye ayrıldı. Artık Sezer döneminden AYM’de üye kalmadı.

 

7’ye karşı 8 üye ayrışması 

 

Son yıllarda görüşülen kritik dava dosyalarında üyelerin kullandığı oy dağılımı incelendiğinde, 8-7 şeklinde bir oy bölünmesi dikkat çekiyor. Son olarak İrfan Fidan’ın atanmasıyla birlikte AYM’de 8 kişilik çoğunluk bir grup güçlendi. Bu isimler şöyle: Muammer Topal, Rıdvan Güleç, Kadir Özkaya, Recai Akyel, Yıldız Seferinoğlu, Selahattin Menteş, Basri Bağcı ve İrfan Fidan. 

 

AYM’deki 8 kişilik çoğunluğun karşısında ise 7 kişilik azınlık yani “muhalif” denilebilecek isimler var. Başkan Zühtü Arslan, Başkan vekili Hasan Tahsin Gökcan, üyeler Engin Yıldırım, Hicabi Dursun, Celal Mümtaz Akıncı, Yusuf Şevki Hakyemez ve Emin Kuz bu listeyi oluşturuyor. Anayasa hukukçusu olan Hakyemez, Erdoğan’ın atadığı 7 üye arasında sürpriz yaparak, özgürlükler lehinde oy kullanan tek isim oldu. 

 

Cumhuriyet davasındaki tutukluluklara ilişkin AYM’nin reddettiği başvuruya Zühtü Arslan, Hasan Tahsin Gökcan, Engin Yıldırım, Celal Mümtaz Akıncı, Yusuf Şevki Hakyemez ve Emin Kuz muhalefet ederek tutukluluğa karşı çıktı. 

 

8 kişinin ortak noktası, önemli davalarda hak ve özgürlükler aleyhinde kararlara imza atması. İktidarın tarafını belli ettiği dosyalarda bu 8 üyenin oyunun genellikle blok şeklinde hareket ettiği görülüyor. 

 

Kavala dosyasında saflar netleşti 

 

Bunun en somut örneği, geçen Aralık ayında görüşülen tutuklu aktivist Osman Kavala’nın bireysel başvurusunda yaşandı. Yüksek Mahkeme, 7’ye karşılık 8 oyla Kavala’nın tutukluluğunun hukuka aykırı olmadığına karar verdi. 

 

Bu kararın altında Muammer Topal, Rıdvan Güleç, Kadir Özkaya, Recai Akyel, Yıldız Seferinoğlu, Selahattin Menteş, Basri Bağcı ve Burhan Üstün’ün imzası vardı. Üstün’ün emekli olmasının ardından İrfan Fidan’ın gelmesiyle 8 kişilik çoğunluk yapı değişmedi. 

 

Hak ihlallerine muhalefet ettiler 

 

Barış akademisyenlerinin cezalandırılmasına ilişkin bireysel başvuruda da benzer tablo yaşandı. 2019 yılında verilen hak ihlali kararına o dönem görev olan üyelerden Muammer Topal, Kadir Özkaya, Rıdvan Güleç, Recai Akyel, Yıldız Seferinoğlu ve Selahattin Menteş karşı oy kullandı. 

 

Anayasaya aykırı oldukları gerekçesiyle bazı yasaların iptali taleplerinde de aynı tablo ortaya çıktı. Kara yollarında gösteri yürüyüşünü yasaklayan yasanın iptali kararına Muammer Topal, Rıdvan Güleç, Recai Akyel, Yıldız Seferinoğlu, Selahattin Menteş, Basri Bağcı muhalefet etti. 

 

Basın yayın organlarının milli güvenliğe tehdit oluşturduğu gerekçesiyle bakan tarafından kapatılmasına izin veren yasa hükmü Aralık 2020’de iptal edilirken, o dönem üye olan Burhan Üstün’ün toplantıya katılmaması nedeniyle 7-7 oy eşitlik çıkmış, başkan Zühtü Arslan’ın oyunun iki sayılması nedeniyle yasa maddesi iptal edilmişti.

 

Son örnek, Nükleer Düzenleme Kurumu’nun kanun hükmünde kararnameyle oluşturulmasını AYM’nin iptal etmesi oldu. Muammer Topal, Kadir Özkaya, Rıdvan Güleç, Recai Akyel, Yıldız Seferinoğlu, Selahattin Menteş ve Basri Bağcı iptal karşıtı oy kullandı. 

 

Kimler saf değiştirecek 

 

AYM’de tablo böyleyken HDP kapatma davasında şimdi hangi gruptan üyelerin saf değiştireceği merak konusu oldu. AYM kulislerinde, bu soruya yanıt vermenin şimdilik erken olduğuna dikkat çekiliyor. HDP hakkında kapatma kararı çıkmasa dahi, hazine yardımının kesilmesine yönelik karar alınabileceği ihtimaline işaret ediliyor. 

 

Benzer durum, 2008’deki AKP kapatma davasında yaşanmıştı. Bu davada 6 üye kapatma yönünde oy kullanırken, 5 üye “ret” oyu vermişti. Bir üye daha kapatma yönünde oy verseydi, AKP kapatılacaktı. Ancak oylamada nitelikli çoğunluk sağlanamadığı için AKP kapatılmaktan kurtulmuştu. Bunun ardından yapılan oylamada ise Haşim Kılıç’ın ret oyuna karşılık 10 oyla Hazine yardımının 1/2 oranında kesilmesine karar verilmişti. Yani, kapatmaya karşı olan 5 üyeden 4’ü hazine yardımı kesintisi lehinde oy değiştirmişti. 

 

HDP için de aynı sürecin yaşanıp yaşanmayacağını AYM üyeleri belirleyecek. Yüksek Mahkeme, HDP’nin kapısına kilit vuracak mı sorusunun yanıtı şimdilik belirsiz. Ancak Türkiye’de demokrasinin anahtarını AYM’nin elinde tuttuğu bir gerçek.

 

Alican Uludağ

© Deutsche Welle Türkçe

 

https://www.dw.com/tr/hdpnin-kaderi-aymdeki-kritik-dengede-anahtar-2-üyede/a-56925923

 

 

 

 

https://sinifsiztoplumplatformu.blogspot.com

https://cahit-celik.blogspot.com

Meclis’in kabul ettiği Istanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanlığı kararıyla feshedilmesi hukuka uygun mu?

Ayşe Sayın

BBC Türkçe, Ankara

 


Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden cuma gecesi yayınlanan 3718 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile ayrılması, hukuki açıdan tartışma yarattı.

 

Kararda Cumhurbaşkanı’nın İstanbul Sözleşmesi’nin fesih yetkisine, 15 Temmuz 2018’de yürürlüğe giren “Milletlerarası Andlaşmaların onaylanmasına ilişkin usul ve esaslar hakkındaki 9 nolu Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin” 3. maddesi dayanak gösteriliyor. 

 

Söz konusu madde, cumhurbaşkanına şu yetkileri veriyor: 

 

“Milletlerarası andlaşmaların (…) hükümlerinin uygulanmasını durdurma ve bunları sona erdirme, Cumhurbaşkanı kararı ile olur.”

 

Hukuki tartışmaya neden olan ise İstanbul Sözleşmesi’nin 24 Kasım 2011’de kabul edilerek yasalaşması.

 

Bazı hukukçular bu nedenle bir karar ile yürürlükten kaldırılamayacağı görüşünde. 

 

Hukukçulara göre 9 numaralı kararnamedeki düzenleme TBMM’de kabul edilmemiş sözleşme veya antlaşmaları kapsıyor ve bu nedenle de ancak TBMM’de yapılacak yeni bir düzenlemeyle yürürlükten kaldırılabilir. 

 

Prof. Sözüer ve Av. Kazan: İstanbul Sözleşmesi yürürlükte 

 

BBC Türkçe’ye değerlendirmede bulunan Turgut Kazan İstanbul Sözleşmesi’nin bir yasayla onaylanarak yürürlüğe girdiğine dikkat çekerek, “Böyle bir sözleşmeden Cumhurbaşkanlığı kararıyla çıkılamaz. Dolayısıyla Meclis tarafından bu yolda yeni bir yasa yapılana kadar İstanbul Sözleşmesi yürürlüktedir” görüşünü dile getirdi. 

 

Bir düzenlemenin kabul edildiği yöntemle değiştirilebileceğinin temel bir hukuk kuralı olduğunu beliren Kazan, şöyle konuştu: 

 

“Gece yarısı kararında deniyor ki ‘Türkiye Cumhuriyeti adına 11.05.2011 tarihinde imzalanan ve 10/02/2012 tarihli Bakanlar kurulu kararı ile onaylanan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine...’ 

 

“Ama kanunla onaylama bölümü atlanıyor. Oysa Kanun 24 Kasım 2011’de onaylanmış, yürürlüğe girmiştir. Yani Bakanlar Kurulu kararıyla değil. O nedenle İstanbul Sözleşmesi yürürlüktedir diyorum.” 

 

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Sözüer ise TBMM’de onaylanan uluslararası sözleşmelerle ilgili Anayasa'nın 90. maddesine işaret etti. Sözüer, Twitter hesabından, “İstanbul Sözleşmesi Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca yasayla onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Böyle bir sözleşmeden Cumhurbaşkanı kararnamesiyle çıkılamaz. Dolayısıyla, TBMM yeni yasa yapmadıkça İstanbul Sözleşmesi yürürlüktedir” ifadelerine yer verdi.

 

Prof. Gözler: 9 numaralı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi Anayasa’ya aykırı

 

Anayasa Profesörü Kemal Gözler ise anayasa.gen.tr sitesinde yayınladığı bir makale ile başka bir noktaya dikkat çekti. 

 

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye dair Cumhurbaşkanlığı kararının, dayanağını 9 numaralı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinden aldığını hatırlatan Gözler, söz konusunu kararnamenin Anayasa'ya aykırı olduğunu yazdı: 

 

“Anayasamızın 104’üncü maddesinin 17’nci fıkrasının daha ilk cümlesinde açıkça ‘Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir’ denmektedir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanının Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilmesinin ilk şartı, çıkarılacak kararnamenin ‘yürütme yetkisine ilişkin’ bir konuda olmasıdır. 

 

“Peki uluslararası andlaşmaların onaylanması konusu, ‘yürütme yetkisine ilişkin bir konu’ mudur? 

 

Bu sorunun tartışmasız basit bir cevabı vardır. Hayır, ‘yürütme yetkisine ilişkin bir konu’ değildir. Çünkü, Anayasamızın kurduğu sistemde, pek çok ülkede de olduğu gibi, uluslararası andlaşmaları onaylama yetkisi, yürütme organı ile yasama organı arasında paylaştırılmıştır. 

 

Bu nedenle, İstanbul Sözleşmesinin Türkiye Cumhuriyeti Bakımından Feshedilmesi Hakkında 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı, bu Kararın dayanağı olan 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin kendisi hukuka aykırı olduğu için hukuka aykırıdır.”

 

‘Temel haklara ilişkin düzenlemeler kararname ile yapılamaz’ 

 

İstanbul Sözleşmesi’nin feshi kararı üzerine Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Türk Grubu'nun CHP ve İYİ Partili üyeleri, Türk delegasyonu başkanı AKP’li Ahmet Yıldız’ı istifaya çağırdı. 

 

Ortak açıklama yapan CHP ve İYİ Partili üyeler şu görüşe yer verdiler: 

 

“Anayasa, kişi hakları ve temel haklara ilişkin düzenlemelerin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle yapılamayacağını kayıt altına almaktadır. Ama hepsinin ötesinde Sözleşmenin öngördüğü hakları ve tedbirleri yurttaşlarımız Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin vatandaşlarından daha az hak etmiyorlar. 

 

Sayın Yıldız, Avrupa Konseyi kapsamında katıldığınız toplantılarda Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılmasının yanlış olacağını ve Türkiye’nin Sözleşmede kalacağını birçok defa belirttiniz. Bizler de sizi bu görüşleriniz nedeniyle takdir ettik. Bugün gelinen aşamada Delegasyon Başkanlığı görevinden ayrılmanızın uygun olacağını düşünüyoruz. Aksi halde hem Delegasyon üyelerini hem de yabancı muhataplarımızı yanıltmış bir politikacı konumunda bulunacaksınız.” 

 

Tartışmalar hakkında Twitter’dan bir paylaşımda bulunan Abdülhamit Gül ise “Uluslararası sözleşmelerin onayı ve yürürlüğe konulması usulü hukukumuzda açıktır. TBMM katılmayı onaylar, yürütme de bunu bir kararla yürürlüğe koyar. Yürürlüğün aynı şekilde durdurulması ve feshi, yürütmenin yetkisindedir” dedi.

 

Cumhurbaşkanı kararı iptal edilebilir mi?

 

İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesini düzenleyen Cumhurbaşkanlığı kararının yargısal denetimi Danıştay’a ait. Anayasa Mahkemesi ise kararların değil, kararnamelerin denetimini gerçekleştiriyor. 

 

Danıştay Yasası’nın 24. maddesi, “Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak Cumhurbaşkanlığı kararlarına, Cumhurbaşkanınca çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri dışındaki düzenleyici işlemlerden doğan idari davaları karara bağlayacağı” hükmünü içeriyor. 

 

Bu durumda kararın iptali için Danıştay’a başvuruda bulunmak gerekiyor. 

 

20 Mart 2021

 

https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-56467755

 

 

 

 

https://sinifsiztoplumplatformu.blogspot.com

https://cahit-celik.blogspot.com