20 yıl süren savaşın ardından ABD askerlerini Afganistan'da çekiyor.
ABD ve müttefikleri için Bagram Hava Üssü, Taliban ve El Kaide'ye karşı yürütülen savaşın merkeziydi.
ABD öncülüğündeki koalisyon Aralık 2001'de oraya yerleşirken üs, 10 bin askerin barınabileceği dev bir üsse dönüştü.
Fakat ABD Başkanı Joe Biden tüm ABD askerlerini 11 Eylül'e kadar ülkeden çekme sözü verdi.
Bu sırada Taliban da Afganistan'ın bazı bölümlerinde hızla ilerleyerek onlarca ilçeyi ele geçirdi.
Savaşın maliyeti, hem insani açıdan hem de maddi açıdan astronomik seviyede yüksek oldu.
Peki bu savaş neden çıktı ve ABD hedefine ulaşabildi mi?
ABD Afganistan'ı neden işgal etti?
11 Eylül 2001'de ABD'de düzenlenen saldırılarda 3 bin kişi hayatını kaybetti.
Kaçırdıkları üç yolcu uçağıyla Dünya Ticaret Merkezi ve ABD Savunma Bakanlığı'nı hedef alan korsanların ele geçirmeye çalıştığı bir diğer uçak ise Pennsylvania'da bir tarlaya düştü.
Kısa süre içinde bu saldırılardan İslamcı El Kaide'nin lideri Usame bin Ladin sorumlu tutuldu.
Afganistan'ı yöneten ve bin Ladin'i koruyan radikal İslamcı örgüt Taliban, onu teslim etmeyi reddetti.
Saldırıdan bir ay sonra ABD Afganistan'da hem El Kaide hem de Taliban'a yönelik hava saldırılarına başladı.
Sonra ne oldu?
İki ay içinde Taliban rejimi çöktü ve savaşçıları Pakistan'a kaçtı.
Fakat sadece kaçmakla kalmadılar, saklandılar ve zaman içinde güçlendiler. Uyuşturucu ticareti, madencilik ve haraçla yıllık milyonlarca dolar gelire ulaştılar.
2004'te ABD'nin desteklediği bir hükümet göreve geldi ancak Taliban'ın saldırıları devam etti. Örgüt yeniden güçlenirken Afgan ordusuna yardım eden uluslararası koalisyon bu tehditlere karşı mücadele ederken zorlanmaya başladı.
Çatışmalarda çok sayıda sivil ve savaşçı Afgan hayatını kaybetti.
Afganistan’da çatışmalar 2001 yılında mı başladı?
Bunun kısa bir yanıtı var: Hayır.
Afganistan ABD işgalinden önce de on yıllardır büyük çatışmalara sahne oluyordu.
1970'lerde komünist hükümete destek olmak için Sovyetler Birliği ülkeye ordusunu gönderdi.
Sovyetler aralarında ABD, Pakistan, Çin ve Suudi Arabistan'ın da bulunduğu ülkelerce desteklenen ve kendilerine mücahit (cihatçı) diyen bir silahlı harekete karşı savaştı.
Moskova 1989'da ordusunu geri çekse de ülkedeki çatışmalar sürdü ve Taliban (talebeler) güçlendi.
Taliban nasıl böyle güçlendi?
Taliban 1990'ların başında Pakistan'ın kuzeyiyle Afganistan'ın güney batısındaki sınır bölgesinde güçlenmeye başladı.
Yıkıcı bir iç savaşın etkileriyle başa çıkmaya çalışan Afgan halkına yolsuzlukla mücadele ve güvenlik vaat ettiler.
Etkileri hızla arttı. Ülkede İslami cezalandırma yöntemleri uygulamaya başladılar: Zina yapanları ve cinayet işleyenleri meydanlarda infaz ettiler, hırsızlık yapanların ellerini kestiler.
Erkeklere sakal bırakmayı, kadınlara yüzü ve bedeni tamamen örten burka giymeyi zorunlu kıldılar.
Sinema, televizyon ve müziği yasaklayan örgüt, 10 yaşın üzerindeki kızların okula gitmesine de karşı çıkmaya başladı.
Taliban 20 yılda yok edilemedi mi?
Taliban 20 yıldır uluslararası koalisyonun varlığı nedeniyle dezavantajlı bir konumdaydı fakat bunun sonsuza kadar sürmeyeceği belliydi.
2001'den sonraki dönemde Afganistan'da en kanlı çatışmaların yaşandığı yıl olan 2014'te, Afganistan'da sonsuza kadar bulunmak zorunda kalmaktan endişe eden uluslararası güçler, çatışmalardan çekilmeye karar verdi ve Taliban'la çatışma görevini Afgan ordusuna devretti.
Fakat bu Taliban'ı cesaretlendirdi. Örgüt hükümet güçlerine ve sivillere karşı saldırılar düzenleyerek daha fazla alanın kontrolünü ele geçirdi.
BBC 2018'de, Taliban'ın ülkenin yüzde 70'inde açıkça faaliyet gösterdiğini ortaya koymuştu.
Çatışmanın maliyeti nedir?
Afganistan'da 2 bin 300 ABD askeri öldü, 20 binden fazlası da yaralandı. Diğer ülkelerden de yüzlerce asker hayatını kaybetti veya yaralandı.
Fakat çatışmaların en büyük etkisini Afganlar yaşadı. Afgan kolluk kuvvetlerinden 60 bin kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.
2009'da Birleşmiş Milletler hayatını kaybeden sivillerin sayısını düzenli bir şekilde tutmaya başladığından beri çatışmalarda 111 bin sivilin öldüğü ya da yaralandığı tespit edildi.
Bir araştırmaya göre Afganistan'daki savaşın ABD'li vergi mükelleflerine maliyeti 1 trilyon dolar oldu.
Taliban'la nasıl bir anlaşma yapıldı?
Şubat 2020'de ABD ve Taliban, "Afganistan'a barış getirmek için" bir anlaşma imzaladı.
Yıllar süren müzakerelerden sonra varılan anlaşmaya göre ABD ve NATO müttefikleri tüm askerlerini geri çekecek, bunun karşılığında ise Taliban kontrol ettiği bölgelerde El Kaide veya diğer radikal grupların faaliyet göstermesine izin vermeyecekti.
Geçen yılki müzakereler kapsamında Taliban ve Afgan hükümeti savaş esirlerini karşılıklı olarak serbest bıraktı.
5 binden fazla Taliban militanı bu anlaşmada salıverildi.
ABD Taliban'a yönelik yaptırımlarını kaldırma ve BM'nin ayrı yaptırımlarını da kaldırmak için girişimde bulunma sözü verdi.
Afgan hükümetinin varlığı olmadan doğrudan Taliban ile müzakere eden ABD'nin eski başkanı Donald Trump, anlaşmayı duyururken "Bunca yıldan sonra insanlarımızın eve geri dönme zamanı geldi" demişti.
Tüm ABD askerleri ayrılıyor mu?
Bagram Hava Üssü'ndeki son ABD ve NATO güçleri de üssü terk ederek güvenliği Afgan hükümetine devretti.
AP ajansına göre 650 civarında ABD askerinin diplomatları ve denize kıyısı olmayan ülkeyi dünyaya bağlayan Kabil Havalimanı'nı korumak için ülkede kalması bekleniyor.
Mevcut durum nedir?
Taliban anlaşmadan bu yana taktiğini kentlere ve askeri üslere düzenlenen saldırılardan Afgan sivilleri dehşete düşüren bir suikast dalgasına çevirdi.
Çok sayıda bölgenin kontrolünü ele geçiriyorlar ve yabancı askerlerin çekilmesinden sonra Kabil'deki hükümeti devirme tehdidinde bulunuyorlar.
Ülkede El Kaide ve IŞİD de faaliyet gösteriyor.
Kabil'in geleceğine dair endişeler artsa da Devlet Başkanı Eşref Gani ülkenin kolluk kuvvetlerinin isyancıları bastırmak için yeterli olduğu görüşünde ısrarcı.
Afganistan'da 20 yıl: Değer miydi?
BBC Güvenlik Muhabiri Frand Gardner "Bu sorunun yanıtı neyi ölçeceğinize bağlı" diyor.
BBC'ye konuşan kıdemli güvenlik kaynakları, savaş başladığından beri Afganistan'dan planlanan tek bir başarılı uluslararası terör saldırısı olmadığını vurguluyor.
Gardner "Yalnızca uluslararası terörle mücadele açısından bakarsanız, orada asker bulundurmak bu açıdan amacını gerçekleştirdi" diyor.
>>> Kabil'de bir bomba yüklü araç saldırısından sonra hastane dışında yas tutan kadınlar <<<- 6
Fakat aradan geçen 20 yıla rağmen Taliban yenilmekten çok uzak ve korkutucu bir savaş gücüne sahip.
Bölgeden edinilen bilgilere göre Haziran ayı 2001'den bu yana yaşanan en şiddet dolu aydı ve yüzlerce kişi hayatını kaybetti.
Yıllardır zorluklarla yapılan okullar, hükümet binaları ve elektrik dağıtım tesisleri gibi altyapılar da çatışmalarda hasar görmeleri nedeniyle tehdit altında.
Frank Gardner "El Kaide, IŞİD ve diğer militan gruplar yok olmadı. Şimdi yeniden diriliyorlar ve son Batılı askerlerin de ülkeden çekilmek üzere olması şüphesiz ki onlara cesaret veriyor" diyor.
8 Temmuz 2021
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-57761843
Afganistan: Yabancı güçler ülkeyi terk ederken, 1989 yılı yankılanıyor
Lyse Doucet
BBC Diplomasi Muhabiri
Bir not kağıdı üzerindeki "son uyarı" Soğuk Savaş çatışmasının zirvesinde, Kabil'in sert kışının tam ortasında verilmişti. İngiltere maslahatgüzarı "Normal uçuşlar hala varken, gecikmeksizin Afganistan'ı terk etmenizi tavsiye etmek zorundayım" diyordu.
11 gün sonra, 30 Ocak 1989'da ABD'li maslahatgüzarın, siyasi anlam yüklü basit bir törende ağırbaşlı bir halde Amerikan bayrağını indirişini izledik.
Son Sovyet askerleri haftalar içinde çekilip, felaketle sonuçlanan 10 yıllık Afganistan müdahalesini sona erdirecekti. Batılı diplomatik misyonların terk etmesi, Moskova destekli hükümeti sarsmayı amaçlıyordu.
İngiltere de bir zamanlar "Asya'nın en güzeli" diye tanımlanan beyaz büyükelçilik binasının kapılarını kapattı.
O dönem Dışişleri Bakanlığı Afganistan masasında görev yapan İngiltere'nin eski Afganistan Büyükelçisi Stephen Evans "Büyükelçilik görevlilerimiz kalıp, işlerine devam etmek isteseler de İngiliz bakanlar, kapatmaktan başka çare olmadığını düşündüler" diye hatırlıyor.
Hem Washington hem de Londra yakında geri dönecekleri sözü vermiş, ancak 2001'de ABD öncülüğündeki işgal Taliban'ı devirene dek diplomatik misyonları kapalı kalmıştı.
Şimdi yaklaşık 20 yıl süren NATO müdahalesi, yabancı güçlerin çıkışıyla sona ererken, kalmak mı, gitmek mi sorusu diplomatik temsilcilerin gündemlerinde yine ilk sırada.
Evans "Çok büyük bir güvenlik sorunu olmadığı sürece, büyükelçiliğimizi kapatarak benzer bir işaret yollamayı kesinlikle istemeyiz" diyor. Bu görüş dikenli teller ve duvarlarla çevrili diplomatik ve yardım misyonlarında ve başkentteki diğer bir çok binada yankı bulan bir tutum.
Ancak ABD'nin beklenenden daha hızlı çekilmesi, bölgelerin şaşırtıcı hız ve ölçüde Taliban'ın eline geçmesi ve Covid-19'un çok bulaşıcı bir varyantının yarattığı korku, buradaki öngörülemez unsurlara yenilerini ekledi.
Hem Covid hem de güvenlik riskleri nedeniyle tahliye planları sürekli güncelleniyor, personel sayısı da azaltılıyor. Bazı bavullar ne olur ne olmaz diye toplanmış duruyor. Bazı günler sükûnet, bazı günler de kaygı hakim.
Bir Avrupalı diplomat "Bütün başkentlerimiz şu anda güvenlikle ilgileniyor" diye sızlanıyor.
"Son birkaç aydır sürekli güvenliği konuşuyoruz çünkü hepimiz buraya bağlıyız ve kalmak istiyoruz."
Son Belçikalı diplomatlar bu hafta elveda dedi ve Avustralyalılar Mayıs ayında misyonlarını kapattı. Fransızlar neredeyse tamamen ülkeyi terk etti ve İngilizler de diğer herkes gibi sürekli durumu değerlendiriyor.
Olan biteni daha da gergin bir halde, endişeli diplomatik temsilcilere yardım eden Afganlar, yabancı askerlere dili ve kültürü tercüme edenler ve aralıksız elektrik kesintileri ve sonu gelmez öfkeyle dolu kentte yaşayan, büyükelçiliklerin her hareketini, başlarına geleceklerin habercisi olarak izleyen, tehdit altındaki çok sayıda Afgan.
Şu anda Kabil'deki önde gelen bir iletişim şirketinin yöneticiliğini yapan ticaretten sorumlu eski Başbakan Yardımcısı Muqaddesa Yourish "Bir ülkeye yeterince çok kez kaderinin çöküş olduğu söylenirse, Afganların geriye ne umudu kalmış olabilir ki" diyor.
Avustralya hükümetinin geçici olacağını umduğunu söyleyerek Mayıs ayında Kabil'deki büyükelçiliğini kapatması çok sayıda Afgan'ın canını sıkmıştı. Bu kez, İngiltere Büyükelçiliği, zamanın ruhuna uygun olarak tüm İngiliz vatandaşlarının Afganistan'ı "mümkün olan en kısa sürede" terk etmesini bir mektupla değil, bir tweetle istedi.
Yourish üzüntüyle "Maalesef uluslararası bir tek tip görüş ve dünya, çekilmenin suçluluğunu yansıtıyor ve bizim için de en kötüsünü, bir iç savaşı tahmin ediyor" diyor.
Afganlar, yoğunlaşan savaştan da kaygılı.
İngilizler yine Amerikalıları izliyor. Tüm diğer yabancı misyonlar gibi. ABD büyükelçiliğini ve diğer birçok yeri korumak için yüzlerce askerini tutmayı planladığını belirtiyor.
Bu bile riskli. Bu hafta bir Taliban Sözcüsü, kalan tüm yabancı askerlerin "bir işgal ordusu" gibi algılanacağını söyledi. Taliban ise bunun çekilmeyi mümkün kılan ABD-Taliban anlaşmasının ihlali olduğunda ısrarlı.
Taliban Sözcüsü Suhail Shaheen konuyu kendisine sorduğumda "ABD'yle yapılan müzakerelerde tüm bu başlıklar görüşüldü ve en nihayetinde ABD tüm askerlerini, danışmanlarını, eğitimlerini vb. ülkeden çekmeyi kabul etti" dedi.
Uluslararası meşruiyetini geliştirmek isteyen Taliban da büyükelçilikleri gözlüyor. Geçen ay AB'nin yeni Afganistan Özel Temsilcisi Tomas Niklasson, Doha'daki Taliban liderlerine güvenlik kaygılarını iletti. Birkaç saat sonra, Kabil'deki diplomatik ve yardım misyonlarının korunacağını söyleyen bir yazılı açıklama yayımladılar.
Ancak herkes, bir Batılı diplomatın "Doha'daki diplomatlardan gelen cilalı sözler" diye tanımladığı açıklamaya, tüm Taliban komutanlarının uygun davranacağına ikna olmuş değil. Ve Taliban yabancı temsilcilerin Kabil'de kalmasını isterken, işlerini yapmalarını, iktidardaki hükümeti desteklemelerini de istemiyor.
Şu anda Yeşil Bölge diye anılan yüksek güvenlikli alanın dışında kalan bazı yabancı misyonlar, buraya geçmeyi planlıyor. Norveç, diplomatlar ve yardım çalışanlarının kullandığı yaşamsal önemdeki bir sahra hastanesini gelecek bahar aylarına kadar faaliyette tutmayı kabul etti. Bu zamana kadar sivil bir hastanenin kurulması umuluyor. Hem Afganlar hem de yabancı misyonlar için en önemlisi, kimsenin görmek istemediği en kötü senaryoda bir tahliye güzergahı hizmet verebilecek uluslararası havaalanı.
Hamid Karzai Uluslararası Havaalanı şu anda NATO'nun yasal şemsiyesi altında Türk ve ABD'li askerler tarafından korunuyor.
Ancak bu son günlerde bile Ankara ile zorlu müzakereler, siyasi, güvenlik ve hukuk sorunlarıyla düğümlendi. Tabii bir de Taliban'ın inatçı tutumu var. NATO yetkilileri bir anlaşmaya varılabileceğinden umutlu.
Yani çoğu büyükelçilik şu anda kalacakları mesajını vermeye çalışıyor.
Medyada tahliye planlarının hızlandırıldığı haberlerinin çıkması üzerine, Kabil'deki ABD Büyükelçiliği "Kabil'deki ABD Büyükelçiliği açık ve açık kalacak" mesajını paylaştı.
Batılı bir diplomatsa "Kabil'deki büyükelçilikler kalacak. Ancak hassas bir dönemdeyiz ve durumu günlük gözlemliyoruz. Büyükelçilik personelinin güvenliği en önemlisi" dedi.
Kabil'deki bir başka diplomatsa "İzlenmesi gereken büyükelçilik İngiltere'nin ki. Sadece Batılı misyonlar değil. Çin Büyükelçisi bile güvenlik konularında diyaloğu artırma işareti veriyor" diye konuşuyor.
Yeşil Bölge'nin hemen içindeki İngiltere Büyükelçiliği diğer bazı misyonlardan daha büyük, ancak diğer bazı birçoğuyla da aynı boyutlarda. Dolayısıyla, bir gösterge olarak alınıyor.
Ve tüm gözler, hem Afganlar hem de yabancılarınki, ülkede hızla değişen güvenlik durumunun üzerinde.
Eski Afgan Savunma Bakan Yardımcısı ve şu anda Kabil'deki Savaş ve Barış Çalışmaları Enstitüsü'nün başı Tamim Asey "Taliban'ın aldığı birçok bölge stratejik anlamda önemsiz yerler, ancak propaganda için önemli" diye konuşuyor.
"Ancak bir sonraki savaş şehirler için verilecek" diye de ekliyor.
Neler olduğuna dair anlatımın en az yaşananlar kadar önemli olduğu bir çatışmada, diplomatik temsilciler ne kadar zor olsa da, sakin kalıp, işlerine devam etmeye çalışıyorlar.
6 Temmuz 2021
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-57733046
Afganistan: Yabancı askerlerin çekilmesi El Kaide ve IŞİD’i güçlendirir mi?
Frank Gardner
BBC Güvenlik Muhabiri
yerel milisler Afgan kolluk kuvvetlerine destek veriyor
Batılı istihbarat örgütlerinin yöneticileri endişeli. Ve bunun için sağlam nedenleri var.
ABD Başkanı Joe Biden'ın emriyle yabancı askerlerin Afganistan'dan hızla çekilmeye başlaması Taliban'ı güçlendiriyor.
Son günlerde art arda çok sayıda ilçeyi ele geçirdiler. Karşılarındaki moralsiz Afgan ordusu ise sıklıkla teslim oluyor veya kaçıyor.
Bazı uzmanlar uluslararası terörizm tehdidinin geri döndüğünü söylüyor.
BBC'ye konuşan güvenlik ve terörizm analisti Dr. Sajjan Gohel "Biden'ın Afganistan'dan çekilme kararı Taliban'ın iktidarı ele geçirmesini ve El Kaide'nin tekrar küresel saldırılar düzenleyebilecek seviyede ağını geliştirmesini kaçınılmaz kılar" diyor.
Örgütler için fırsat
Bu, senaryolar arasında karamsar olanı. Ama kesin olan iki şey var:
Birincisi, Afganistan'ı 1996'dan 2001'e kadar baskıcı bir şekilde yöneten Taliban bir şekilde geri dönecek.
Taliban şimdilik başkent Kabil'i zor kullanarak ele geçirmek gibi bir hedeflerinin olmadığını söylüyor. Fakat ülkenin büyük kısmında baskın güç halindeler ve Afganistan'ı İslami bir emirliğe dönüştürme hedeflerinden vazgeçmiş değiller.
İkincisi, El Kaide ve rakibi IŞİD Horasan Vilayeti örgütü Batılı askerlerin Afganistan'dan çekilmesinden faydalanmaya çalışacak.
Bu iki örgüt de halihazırda Afganistan'da. Ülkenin dağlık yapısı, uluslararası toplum tarafından terör grupları olarak değerlendirilen yapıların saklanacağı izole alanlar yaratıyor.
Fakat bugüne kadar Afgan istihbarat servisi NDS, ABD ve diğer ülkelerin özel birliklerinin de yardımıyla bu tehdidi kısmen kontrol altında tutmayı başarmıştı.
Saldırılar ve bombalamalar tamamen sonlanmasa da çok sayıda saldırı planı muhbirlerden gelen bilgiler ve telefon dinlemeleriyle engelleniyordu.
Afganistan'da askeri üsleri olan yabancı ülkeler, talep üzerine dakikalar içinde özel operasyonlar yapabiliyor, gece yarısı helikopterden inen askerler düşmanlarını hazırlıksız yakalıyordu.
Bundan sonra bu mümkün olmayacak.
Büyüyen tehdit ve ikilem
Taliban 11 Eylül'den itibaren tüm yabancı askerlerin çekilmesi gerektiğini, aksinin Doha'da yapılan anlaşmanın ihlali olacağını söyledi. Buna Kabil'deki havalimanı ve ABD Büyükelçiliği'ni koruyan askerler de dahil.
Taliban geride kalan yabancı askerlere saldıracağını açıklasa da İngiltere Başbakanı Boris Johnson, orduyla birlikte İngiltere'nin çekilirken geride ne kadar asker bırakması gerektiğini görüşüyor.
İngiliz dış istihbarat örgütü MI6'in eski yöneticisi Sir Alex Young ise "Batı Afganistan'dan çekilirse Britanya'ya yönelik saldırı riski artar" diyor.
Ortada bir ikilem var:
İngiltere tam olarak çekilmeyip bir grup özel birliği geride bırakırsa, ABD'nin üslerinin kapanmasıyla birlikte destek alamayacak bu birlikler Taliban için birer hedef haline gelecek.
Taliban'ın talep ettiği gibi tüm birlikler çekilirse de bu sefer bir terör faaliyetine dair istihbarat alındığında Batılı ülkeler yeterince hızlı harekete geçemeyecek.
Taliban - El Kaide bağı
Peki Taliban ile El Kaide arasındaki ilişki nasıl?
Taliban'ın bir şekilde iktidarın parçası haline gelmesi El Kaide üslerinin ve eğitim kamplarının da geri döneceği anlamına mı geliyor?
Batı'daki istihbarat örgütlerinin liderleri birkaç yıllardır bu sorunun yanıtını endişe içinde düşünüyor.
ABD 2001'deki işgali bunlardan kurtarmak için başlatmıştı.
2008'de ve bu yıl İngiliz yetkililerin kamuya açık alanlarda unuttukları gizli belgelerde gördüğümüze göre İngiltere bu iki örgütün ilişkisinden son derece endişeli.
Yıllardır bölgedeki radikal gruplar üzerine çalışmalar yürüten Asya Pasifik Vakfı'ndan Dr. Gohel'e göre iki örgütü birbirinden ayırmak mümkün değil:
"Taliban liderliği bunun için samimi bir şekilde uğraşsa bile El Kaide ile bağlarının sonlanması mümkün değil. Çünkü kültürel, ailesel ve siyasal bağları var."
Kötüye işaret
El Kaide lideri Usame bin Ladin örgütünün faaliyetlerini 1996'da Sudan'dan Afganistan'a taşıdıktan sonra Taliban onun barınmasına olanak sağladı.
Taliban hükümetini tanıyan üç ülkeden biri olan Suudi Arabistan, istihbarat örgütünün başındaki Prens Türki el Faysal'ı Afganistan'a göndererek, bin Ladin'i iade etmeleri için Taliban'ı ikna etmeye çalıştı.
Taliban bunu reddetti ve bunun ardından 11 Eylül saldırıları Afganistan'daki El Kaide üssünden planlandı.
İngiltere Genelkurmay Başkanı General Sir Nick Carter ise Taliban liderliğinin geçmiş hatalarından ders almış olabileceğini düşünüyor.
Carter'a göre Taliban bir şekilde iktidarın parçası olacak veya iktidarı ele geçirecekse, bu sefer uluslararası toplumdan dışlanmak istemeyecektir.
Esas zorluk, bunu başarmak için ellerinde pek de imkan olmaması. Taliban'ın daha mahir liderleri, özellikle de barış müzakereleri sırasında Doha'daki klimalı alışveriş merkezlerinde iyi bir yaşamın tadına varan yöneticileri uluslararası alanda kabul görmek için El Kaide ile tüm ilişkileri kesmeyi isteyebilir.
Fakat Afganistan gibi geniş ve devletin yönetim imkanlarının son derece kısıtlı olduğu bir ülkede, gelecekteki bir Taliban hükümeti El Kaide'yi engellemeyi hedeflese bile uzak köyler ve kuytu vadilerdeki El Kaide hücrelerini tespit edemeyebilir.
Sonuç olarak El Kaide de IŞİD de büyümek için kaotik ve istikrarsız ortamlara ihtiyaç duyuyor.
Afganistan'dan gelen son haberler, bu ihtiyacın karşılanmak üzere olduğu yönünde.
8 Temmuz 2021
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-57750522
Afganistan'daki Kabil Havalimanı neden önemli, Türkiye'nin önerisi ne anlama geliyor?
Türkiye ile ABD ilişkilerinde son dönemde öne çıkan konular arasında NATO güçlerinin çekilmesi sonrası Afganistan'ın başkenti Kabil'deki havalimanının güvenliği ön plana çıkıyor.
Bu konu, geçen hafta yapılan NATO Zirvesi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden arasındaki görüşmede de ele alındı.
Türkiye, NATO güçlerinin çekilmesinin ardından Kabil'deki Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı'nın güvenliğini üstlenmeye devam etme teklifinde bulundu.
Taraflar, konuyla ilgili görüşmelerin devam ettiğini söylüyor. Konuyla ilgili olarak geçen hafta, ABD'den Türkiye'ye teknik bir heyet giderek, temaslarda bulundu.
Savunma Bakanı Hulusi Akar, "Temaslar sürecek. Görüşmelerden çıkacak sonucu Cumhurbaşkanımızın başkanlığında ele alacağız, onayını müteakip planımızı gerçekleştireceğiz" dedi.
ABD basınında bu hafta yer alan haberlerde, geri çekilmenin ardından havalimanının güvenliğinin sağlanmasına destek olmak üzere ABD'nin bazı ağır silahlar tedarik edeceği ve asker konuşlandırılacağı belirtildi.
Afganistan'daki havalimanı neden önemli?
ABD ve NATO müttefikleri, yaklaşık 20 yıldır Afganistan'da asker bulunduruyor.
Biden, 1 Mayıs'ta başlayan geri çekilmenin New York'taki Dünya Ticaret Merkezi binaları ve Washington'daki Pentagon'a uçaklarla düzenlenen saldırıların 20'nci yılı olan 11 Eylül 2021'de tamamlanmasını hedefliyor.
ABD, 2001 yılında yaklaşık 3 bin kişinin hayatını kaybettiği saldırılardan El Kaide örgütü ve lideri Usame bin Ladin'i sorumlu tutmuş ve bin Ladin'in burada koruma altında olduğu gerekçesiyle Afganistan'a önce hava, sonra kara operasyonu başlatmıştı.
Aradan geçen 20 yılın ardından çekilmenin başladığı bu dönemde en önemli gündem maddesini başta Kabil olmak üzere Afganistan'daki kritik noktaların güvenliği oluşturuyor. Zira Afganistan'da halen Taliban etkili bir güç.
Taliban kısa süre içinde başkent Kabil'i bırakarak dağlara çekilse de, hiçbir zaman tam olarak bitirilemedi ve zamanla yeniden güç kazandı.
Şu ana kadar ülkenin en etkili gücü olan Taliban ile yürütülen barış görüşmelerinden sonuç çıkmadı. Bir başka ifadeyle ABD ve NATO askerleri, Taliban ile bir barış anlaşmasına varılmadan Afganistan'dan çekilmeye hazırlanıyor. Üstelik son dönemde ülkedeki şiddet olaylarında artış görülüyor. Bu da çekilme sonrası güvenlik konusunu daha da önemli bir hale getiriyor.
Dağlık bir bölgede yer alan, deniz ulaşımı olmayan ve karayollarında ciddi bir güvenlik sıkıntısı bulunan Afganistan'ın dış dünyayla bağının kurulabilmesi için bu havalimanı hayati bir role sahip.
Kabil Havalimanı, çekilme sonrası güvenliğin sağlanması konusunda öncelikli yerler arasında yer alıyor.
Bazı ülkeler, Afganistan'daki diplomatik misyonlarını tutmanın ön koşulu olarak havalimanı ve hava taşımacılığının güvenliğini öne sürüyor.
Dahası uluslararası yardım kuruluşları bu ülkeye gerekli insani yardımları bu havalimanını kullanarak ulaştırıyor.
Türkiye'nin önerisiyle ilgili neler biliniyor?
Türkiye, ABD ve NATO'nun çekilmesinin ardından Afganistan'daki güçlerini tutarak, Kabil'deki havalimanının güvenliğini sağlamaya devam etmeyi önerdi.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, 7 Haziran'da Hürriyet gazetesine yaptığı açıklamada, Afganistan konusunda görüşmelerin devam ettiğini ve Türkiye'nin öne sürdüğü şartların sağlanması halinde havalimanının güvenliği için asker tutulmaya devam edilebileceğini söyledi.
Akar, "Bizim şartlara bağlı olarak Afganistan'da kalma niyetimiz var. Şartlarımız nedir? Siyasi, mali ve lojistik destek. Bunlar yapıldığı takdirde biz Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı'nda kalabiliriz. Şartlarımızla ilgili cevabı bekliyoruz" dedi.
Halen havalimanının askeri kısmının işletmesinden de Türkiye sorumlu.
Reuters haber ajansına konuşan bir Türk yetkili, uluslararası güçlerin çekilmesinin ardından havalimanının güvenliğinin sağlanması için buradaki Türk askeri sayısının artırılması gerektiğini söyledi.
Türkiye'nin Afganistan'daki uluslararası güç kapsamında yaklaşık 500 askeri bulunuyor.
Bakan Akar, bugün yaptığı açıklamada, "gerekli şartların sağlanması halinde" havalimanın işletmesine devam edileceğini söyledi.
Akar, "Bu konuda görüşmeler devam ediyor. Bu hususu diğer ülkelerle beraber nasıl yapabiliriz konusunu çalışıyoruz. Bu kapsamda ABD teknik heyeti de bugün Bakanlığımıza geldi. Görüşmelerimiz başladı, devam ediyor. Şu an için alınmış bir karar yok. Mevcut personelimizin dışında bölgeye giden personelimiz de bulunmamaktadır" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da 14 Haziran'da Biden ile yaptığı görüşme ve NATO zirvesinin ardından düzenlediği basın toplantısında, Afganistan konusunda bir mutabakat sağlandığını söyledi.
Erdoğan, Türkiye'nin Afganistan'dan çıkmasının istenmemesi halinde ABD'nin hem diplomatik hem de mali konularda vereceği desteğin önemli olduğunu söyledi.
Erdoğan, "Taliban gerçeğini kenara koymak mümkün değil. Bir diğer konu yine Afganistan'da biz Pakistan'ı da Macaristan'ı da yanımıza alma düşüncemizi kendilerine söyledik. Şu an itibariyle bir mutabakat söz konusu. Bir sıkıntı söz konusu değil" dedi.
Türkiye'de ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ise iktidarı önerisi nedeniyle sert dille eleştirdi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Dışişleri Komisyonu Üyesi ve CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, aralarında Avustralya'nın da olduğu bazı ülkelerin güvenlik kaygısıyla Afganistan'daki diplomatik temsilciliklerini kapatmaya hazırlandığını hatırlattı.
Çakırözer, "Herkes ayrılırken Afganistan'da bir tek biz kalacağız. Niçin? ABD'nin yeni yönetimi mutlu olsun, memnun olsun diye! Ülkede kontrolü ele geçiren radikal Taliban kimseyi istemezken, 'Biz kalacağız' diye tutturmak orada görev yapacak binlerce askeri ve sivil unsurlarımızı güvenlik riskine atmak olur" diye konuştu.
ABD ve NATO öneriye nasıl bakıyor?
ABD tarafından gelen açıklamalarda, Türkiye ile bu konuda anlaşıldığı yönünde ifadeler yer alıyor.
Bununla ilgili ilk açıklama ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'dan geldi. Sullivan, 18 Haziran'da yaptığı açıklamada, Erdoğan ve Biden'ın, Türkiye'nin Kabil Havaalanı'nın güvenliğinin sağlanmasında önde gelen bir rol oynaması konusunda uzlaştıklarını söyledi.
Sullivan, Erdoğan'ın havaalanının güvenliğini sağlamak için ABD'den belli konularda destek istediğini ve Biden'ın bu desteği taahhüt ettiğini vurguladı.
Pentagon Sözcüsü Kirby de dün yaptığı açıklamada, detaylar üzerindeki çalışmaların sürdüğünü ifade etti.
NATO Genel Sekreteri Jens Soltenberg, 14 Haziran'daki açıklamasında askerlerin geri çekilmesinin ardından Hamid Karzai Havalimanı'nın güvenliğinin nasıl sağlanacağı konusunda bir karar verilmediğini ancak Türkiye'nin bu konudaki müzakerelerde kilit rol oynadığını söyledi.
Haziran ortasındaki NATO Zirvesi'nin ardından yayımlanan ortak sonuç bildirgesinde asker çekilmesinin ardından teşkilatın Afganistan ile ilişkilerinin sona ermeyeceği, aksine "yeni bir sayfa açılacağı" belirtildi.
Bildirgede, "NATO, hem diplomatik hem de uluslararası toplumun varlığının devamı ve Afganistan'ın dünyayla bağlantısının önemi nedeniyle Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı'nın faaliyetlerine devam etmesini sağlamak adına geçiş döneminde finansman desteği verecek. Ayrıca Afganistan konusunda ilgili uluslararası ve bölgesel ortaklarla da müzakereler sürecek" denildi.
ABD basını ise Türkiye'nin "kabul edilmesi güç" bazı koşullar öne sürdüğünü iddia etti.
Geçen hafta içerisinde konuyla ilgili görüşmelerin detaylarına ilişkin bir haber yayımlayan Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, Türkiye'nin Hamid Karzai Havalimanı'nın güvenliğinden sorumlu olmaya devam etmesi karşılığında başta S-400 füze savunma sistemi olmak üzere bazı konularda tavizler istediğini yazdı.
Gazetenin görüşmelere yakın kaynaklara dayandırdığı haberinde, Türkiye'nin ABD'den S-400 füze savunma sistemini elinde tutma ve kullanmasına olanak tanıyacak bir anlaşmayı kabul etmesi koşulunu öne sürdüğü belirtildi.
Gazete, Türkiye'nin öne sürdüğü koşulların kabul edilmemesi halinde havalimanından ve Afganistan'dan askerlerini çekme tehdidinde bulunduğunu ve bunun da ABD'nin çekilme planı açısından kilit bir önem taşıdığını yazdı.
Taliban gelişmelere ne tepki verdi?
Afganistan'da şu andaki en etkili güç olarak gösterilen Taliban ise Türkiye'nin önerisine karşı çıktı ve tüm yabancı askerlerin çekilmesi çağrısını yineledi.
Reuters'a konuşan Taliban'ın Doha'daki Sözcüsü Suheyl Şahin, Türk askerlerinin çekilmesi gerektiğini söyledi.
Şahin, "Türkiye son 20 yılda NATO güçlerinin bir parçasıydı, bu nedenle ABD'yle 29 Şubat 2020'de imzaladığımız anlaşma uyarınca çekilmeliler… Diğer taraftan Türkiye büyük bir İslam ülkesi. Afganistan'la tarihi bağları var. Gelecekte yeni bir İslami hükümet kurulduğunda onlarla yakın ve iyi ilişkiler içinde olmayı umuyoruz" diye konuştu.
Reuters ise Taliban'ın Türkiye'nin önerisini reddetmesinin, topyekun bir savaşın Kabil'i tehdit etmesi durumunda Kabil'de misyonları bulunan ülkelerin ve örgütlerin personellerini nasıl güvenli bir şekilde tahliye edebilecekleri konusunda ciddi soru işaretleri yarattığı yorumunu yaptı.
15 Haziran 2021
Güncelleme, 2 Temmuz 2021
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-57471465