Sayfalar

Dunyanın en zengin 10 erkeğinin serveti pandemide iki katına çıktı

17 Ocak 2022

 


Jeff Bezos servetinin çoğunu Blue Origin adlı uzay seyahati projesi için harcadı

 

Yardım kuruluşu Oxfam’a göre, pandemi dünyanın en zenginlerini çok daha zengin ederken daha fazla insanın yoksulluğa itilmesine neden oldu. Dünyanın en zengin 10 erkeğinin toplam servetleri  Mart 2020’den  bu yana iki katına çıktı.

 

Oxfam’ın, Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nun açılışında düzenli olarak yayımladığı küresel eşitsizlik odaklı “Eşitsizlik Öldürür” raporuna göre, dünyanın en yoksullarının gelirindeki düşüş, her gün 21 bin kişinin ölümüne sebep oldu.

 

Oxfam CEO’su Danny Sriskandarajah, yardım kuruluşunun ekonomik, ticari ve siyasi elitlerin dikkatini çekmek için raporu her yıl Davos ile aynı zamana denk gelecek şekilde paylaştığını söyledi.

 

Sriskandarajah, bu yılki bulgularla ilgili şunları söyledi:

 

“Bu yıl olanlar ölçeğin dışında. Pandemi sırasında neredeyse her gün yeni bir milyarder yaratıldı. Bu sırada dünya nüfusunun yüzde 99’unun durumu karantinalar, uluslararası ticaretteki düşüş ve uluslararası turizmdeki yavaşlama gibi nedenlerle daha da kötüleşti ve bunun sonucunda 160 milyon insan daha yoksulluğa itildi. Ekonomik sistemimizde derin çatlaklar var.”

 

Yardım kuruluşunun aktardığı Forbes verilerine göre dünyanın en zengin 10 erkeği; Elon Musk, Jeff Bezos, Bernard Arnault ve ailesi, Bill Gates, Larry Ellison, Larry Page, Sergey Brin, Mark Zuckerberg, Steve Ballmer ve Warren Buffet.

 

10 erkeğin servetleri pandemi döneminde 700 milyar dolardan 1,5 trilyon dolara yükseldi ancak servetlerin artış oranları kişiden kişiye değişiyor. Örneğin Musk’ın serveti aynı sürede, yüzde 1000’den fazla büyürken, Gates’in serveti yaklaşık yüzde 30 arttı.

 

‘Covid'den en çok etnik azınlıklar etkilendi’

 

Oxfam’ın raporunda, sağlık hizmetlerine erişim eksikliği, açlık, toplumsal cinsiyet temelli şiddet ve iklim krizinin her dört saniyede bir ölüme katkıda bulunduğu belirtiliyor.

 

Rapora göre pandemi döneminde günlük 5,50 dolardan az gelir kazanan kişi sayısı 160 milyon arttı.

 

Dünya Bankası, üst ve orta gelirli ülkelerde yoksulluk ölçüsü olarak günde 5,50 dolar gelir seviyesini kullanıyor.

 

Raporda öne çıkan diğer bazı notlar şöyle:

 

Salgın, gelişmekte olan ülkeleri, ulusal borçları arttıkça sosyal harcamalarını kısmaya zorluyor

 

Cinsiyet eşitlsizliği pandemi sırasında derinleşti: Çalışan kadınların sayısını 2019’a kıyasla 13 milyon azaldı ve bir daha okula dönmeme riskiyle karşı karşıya kalan kız çocuklarının sayısı 20 milyona çıktı.

 

İngiltere’de yaşayan Bangladeşliler ve ABD’nin siyah nüfusu da dahil olmak üzere, Covid’den en çok etnik azınlık grupları etkilendi

 

Sriskandarajah, “Küresel bir kriz sırasında bile, adil olmayan ekonomik sistemimiz en zenginler için göz kamaştırıcı derecede beklenmedik fırsatlar sunmayı başarıyor ancak en yoksulları koruyamıyor” dedi.

 


Oxfam’a göre pandemiden sonra çok sayıda kız çocuğu okula dönemeyecek.

 

Sriskandarajah, sermaye ve servete daha yüksek vergiler getirilmesini, bu vergi gelirlerinin “kaliteli evrensel sağlık ve herkes için sosyal korumaya” harcanması gerektiğini söylüyor.

 

Oxfam ayrıca, daha geniş üretim ve daha hızlı dağıtım sağlamak için Covid-19 aşılarının fikri mülkiyet haklarından feragat edilmesi çağrısında bulunuyor.

 

Dünya Bankası Başkanı David Malpass, artan küresel eşitsizlik konusundaki endişelerini dile getirerek, enflasyonun etkisini ve bununla mücadeleye yönelik tedbirlerin daha fakir ülkelere daha fazla zarar vereceğini savunmuştu. Malpass, “Daha zayıf ülkelerin görünümü daha da gerileyecek” demişti.

 

Oxfam bu verileri nasıl elde ediyor?

 

Oxfam’ın raporu, Forbes Milyarderler Listesi’nden ve 2000 yılından bu yana küresel servetin dağılımını gösteren yıllık Credit Suisse Global Wealth raporundan alınan verilere dayanıyor.

 

              Dünyadaki en zengin 2153 kişinin serveti '4,6 milyar kişinin servetinden fazla'

 

Forbes anketi, bir kişinin “sahip olduğu” serveti belirlemek için kişinin varlıklarının, özellikle mülk ve arazisinin, eksi borçlarının değerini kullanıyor. Veriler ücretleri veya gelirleri içermiyor.

 

Oxfam metodolojisi geçmişte eleştirilmişti çünkü yüksek borcu olan ancak örneğin gelecekte yüksek kazanç potansiyeli olan bir öğrenci, kullanılan kriterlere göre yoksul olarak kabul ediliyordu.

 

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-60021543

 

 

 

 

 

https://sinifsiztoplumplatformu.blogspot.com

https://cahit-celik.blogspot.com

Davos'ta milyonerlerin aykırı sesi: 'Bizden daha çok vergi alın'

Lucy Hooker

BBC İş Dünyası Muhabiri



Milyonerler Marlene Engelhorn ve Phil White Davos’ta zenginlerden daha fazla vergi kesilmesini talep edenlerin protesto gösterilerine katıldılar

 

İsviçre’deki kayak tatili merkezi Davos’da yapılan Dünya Ekonomik Forumu'na katılan bazı milyoner iş insanları, siyasi liderlere; fiyat artışlarıyla ortaya çıkan geçim krizine karşı, kendileri gibi zenginlerden daha çok vergi alınması çağrısı yaptı. İş insanları, Pazar günü sol görüşlü eylemcilerin yaptığı protesto gösterisine katılarak dünya çapında daha adil vergi politikaları izlenmesi talebini seslendirdiler. 

 

Covid-19 salgınının başlamasından bu yana ilk kez yüz yüze yapılabilen Dünya Ekonomik Forumu, bu yıl Davos’da siyaset ve iş dünyasının önde gelen isimlerini bir araya getirdi. 

 

Fakat son iki yılın sıkıntılı süreçlerinde zenginlerin kârlarını daha da artırması giderek büyüyen eleştirilere yol açıyor. 

 

İngiltere'den milyoner iş insanı Phil White “Dünyanın geri kalanı ekonomik krizin ağırlığı altında ezilirken milyarderler ve dünya liderleri bu kapalı tesiste tarihin dönüm noktalarını tartışmaya geliyor. Siyasi liderlerimizin, en varlıklı, krizin ekonomik etkisini en az hisseden ve bir çoğunun çok az vergi verdiği bilinen bu insanları dinlemeye gelmesi inanılmaz bir şey” dedi ve ekledi: 

 

“Bu konferanstan çıkabilecek tek makul karar zenginleri vergilendirmek olur. Vergilendirin bizi!” 

 

‘Yurtsever milyonerler’

 

Kendilerini Yurtsever Milyonerler diye adlandıran bir iş insanları grubunu temsil eden Phil White servetini ekonomi danışmanlığı yaparak elde etmiş. Mevcut ekonomik sistemin çökmekte olduğunu düşündüğü için Dünya Ekonomik Forumu'na geldiğini ve burada değişim talep eden solcular ve yoksullukla mücadeleyi hedefleyen gruplarla birlikte hareket ettiğini anlatıyor. 

 

Son 10 yıl içerisinde ABD ve Avrupa'da giderek artan sayıda milyoner ve milyarder hükümetleri daha yüksek vergilendirme ve en zenginlerden özel varlık vergisi kesmeye çağırıyorlar. 

 

Davos’taki protesto gösterilerine katılan milyonerlerin sayısı çok değilse de, Forum’a katılan bütün delegelere zenginlere yüksek vergilendirme talebini dile getiren açık mektupta farklı ülkelerden milyonerlerin de imzası var. 

 

Protestolara katılan milyonerlerden Marlene Engelhorn, “Hayatı boyunca zenginliğin avantajlarından yararlanmış biri olarak, ekonominin ne kadar çarpık olduğunun farkındayım ve bir kenarda oturup birilerinin bir yerlerde bir şeyler yapmasını bekleyemeyeceğim” diyor. 

 

Engelhorn, “Bu yıl 250 milyon insan daha aşırı yoksulluk sınırının altına itildiğinde yolun sonuna geldik” diye ekliyor. 

 

Her yıl Davos Forumu sırasında dünyada ekonomik eşitsizliği sergileyen bir rapor yayımlayan İngiltere merkezli uluslararası yardım kuruluşu Oxfam, son iki yıldır her 30 saatte bir milyoner daha doğduğunu söylüyor. 

 

Oxfam’ın uluslararası örgütlenmesinin başkanı Gabriela Bucher, gelir yelpazesinin diğer ucunda ise bu yıl her 33 saatte bir, 1 milyon kişinin aşırı yoksulluk sınırının altına düştüğünü kaydediyor. 

 

“Ülkeler arasındaki eşitsizlikler son yirmi yıldır azalmaktaydı. Ama pandemi sırasında arttı ve öyle büyük oranlarda arttı ki, iki aşırı zıt yöne doğru giderek yıkıcı sonuçlar yaratıyor ve bu da insanların hayatlarına yansıyor” diyor.

 

Enerji fiyatları geçen yılın sonuna doğru tırmanmaya başlamıştı ama Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra daha da hızlı artmaya başladı. Gıda ve diğer ihtiyaç maddelerinin fiyatları da çok hızlı yükseliyor. 

 

Jeopolitik gerilimler, ticaretle ilgili sorunları çözmeyi de güçleştiriyor ve dünyanın büyük bir kısmında ekonomik büyüme yavaşladı. 

 

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) verilerine göre daha varlıklı ülkeler bu yılın ilk üç ayında ortalama yüzde 0,1 büyüdü. ABD, İtalya ve Japonya ekonomileri bu dönemde küçülürken, Fransa’da büyüme oranı sıfır oldu. İngiltere ekonomisi son 3 ay ortalama yüzde 0.8 büyüyebildi, Mart ayında ise küçüldü. 

 

Dünya Ekonomik Forumu 2022’de daha geç yapılıyor. Bu nedenle Forum’a katılacak 2 bine yakın lider, uzman ve iş insanı, toplantılardan artan zamanlarında İsviçre'nin dağlık kasabasında, alıştıkları kayak kaçamaklarını yapamayacak. 

 

Forum’un ana gündem maddeleri ise Ukrayna’daki savaş, pandemiden çıkış ve iklim krizi var. 

 

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-61548954

 

 

 

 


https://sinifsiztoplumplatformu.blogspot.com

https://cahit-celik.blogspot.com

 

1 Mayıs mitinginde Gezi tutuklularıyla dayanışma

İstanbul’da 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde on binlerce kişi Maltepe'deki miting alanında toplandı. Mitingde, Gezi Davası tutuklularıyla dayanışma gösterildi.

 

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Dişhekimleri Birliği’nin (TDB) çağrısıyla Maltepe Meydanı'nda düzenlenen 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Mitingi’ne  on binlerce kişi katıldı. 

 

Sendikalar, emek örgütleri, siyasi partiler ve işçilerin kortej hâlinde geldiği mitingde Gezi davası tutuklularından Mücella Yapıcı ile Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ın mesajı okundu. 

 

Sunuculuğunu gazeteci Özlem Gürses ile aktör Bülent Emrah Parlak’ın yaptığı mitingde konuşan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Gezi Davası’nda verilen cezaları hatırlatarak “Evet Mücella Abla, biz de seninle gurur duyuyoruz. 1 Mayıs Meydanı’nda söz veriyorum. Mücella Abla’nın sözü, Tayfun’un Vera’sı, Can’ın inadı bize emanettir. Onların sözleri 1 Mayıs meydanında emanettir” dedi. 

 

Çerkezoğlu, “Başka bir düzen, tek adamın değil, üretenlerin yönettiği bir düzendir. Bugün 1 Mayıs meydanlarından başlattığımız bu yürüyüşle birlikte ülkemizin aydınlık geleceğini hep birlikte kuracağız. Gelin hep beraber söz verelim. ‘Dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle, tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet.’ Hep birlikte değiştireceğiz. Yeni bir toplumsal düzeni kendi ellerimizle kuracağız. Yolumuz açık olsun. Yaşasın 1 Mayıs” ifadesini kullandı.

 

Maltepe’de düzenlenen 1 Mayıs mitinginden

 

KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik de “Bu hukuksuzluğun, adaletsizliğin hesabını soracağımıza söz veriyoruz. Bu baskıcı, otoriter iktidarı uyarmaya çalışıyoruz. Zamlara, adaletsizliğe hep birlikte ‘dur’ diyoruz. Aylardır ülkenin dört bir yanında kamu emekçisi, işçisi, emeklisi ‘geçinemiyoruz’ diyerek sesini duyurmaya çalışıyor. Savaşa, sömürüye, adaletsizliğe hep birlikte ‘dur’ diyoruz. Bugün ülkemizde genç işsizlik aldı başını gidiyor. İşçi cinayetlerinde katliam yaşanıyor” diye konuştu.

 

Taksim Meydanı’na giriş yasağı: 164 gözaltı

 

1 Mayıs etkinliklerine izin verilmeyen Taksim Meydanı’na ise sadece sendika temsilcilerinin girişine izin verildi.

 

İstanbul Valiliği tarafından 1 Mayıs nedeniyle kapatılan Taksim Meydanı’na çıkmak isteyen 164 kişiyse gözaltına alındı. İzinsiz grupların Taksim’e çıkmak istediğini belirten İstanbul Valiliği, “Beyoğlu, Beşiktaş ve Şişli kaymakamlıklarımızca 2911 Sayılı Kanun uyarınca alınan kararlara aykırı olarak; izinsiz toplantı ve gösteri yapmak amacıyla yürüyüş yapan ve slogan atan, güvenlik güçlerimizin uyarılarına rağmen dağılmayan ve mukavemetle karşılık veren toplam 164 kişi yakalanmış ve haklarında işlem başlatılmıştır” bilgisini kamuoyuyla paylaştı. Valiliğin açıklamasında, “İstanbul'da ‘1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’ kapsamında bugün Taksim Cumhuriyet Anıtı'na çelenk sunmak, Kazancı Yokuşu'na karanfil bırakmak ve basın açıklaması yapmak, Maltepe Etkinlik Alanında miting yapmak amacıyla talepte bulunan sendika ve sivil toplum kuruluşlarına, valiliğimizce gerekli izinler verilmiştir” denildi. 

 

DHA’nın haberine göre, İstanbul Valiliği tarafından verilen izin doğrultusunda sırayla Taksim Meydanı’na giren DİSK, Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Hak-İş), Sivil Memurlar Sendikası (SİME-SEN), Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu ve Savunma Büro ve Destek Hizmetleri Sendikası (SAVDES-SEN) Cumhuriyet Anıtı’na 1 Mayıs çelengi koydu. Sendikalar, Kazancı Yokuşu’na da karanfil bıraktı.

 

DiSK Başkanı Çerkezoğlu, burada yaptığı açıklamada, “1 Mayıs meydanı, Taksim Meydanı’dır. Yıllarca 1 Mayıs’ın ve Taksim’in özgürleştirilmesi için uzun mücadeleler verdik. 2010, 2011 ve 2012 yıllarında sadece Türkiye’nin değil dünyanın en büyük 1 Mayısını yaptık bu meydanda” dedi. 

 

1977 yılındaki 1 Mayıs kutlamalarında Kazancı Yokuşu’nda hayatını kaybedenleri andıktan sonra Cumhuriyet Anıtı’na çelenk bırakan Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, “1 Mayıs’ı barışçıl şekilde yapmak ve ülkemizde 1 Mayıs’ı kaos günü olmaktan kurtarmak için büyük çaba sarf ettik. Bugün bazı örgütlerin bu meydanda ısrar etmemeleri, bunun yerine başka meydanlarda kutlamalarını saygıyla ve takdirle karşılıyorum. Evet Taksim’in bizim için anlamı çok büyük ama aynı zamanda Türkiye’nin bütün meydanları 1 Mayıs meydanıdır” açıklamasında bulundu. 

 

22 binden fazla polis görevli

 

İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 1 Mayıs önlemleri kapsamında il genelinde 22 bin 171 polisin görev yaptığını açıkladı. Yapılan açıklamada, “Etkinliklerin güvenli ve huzurlu bir şekilde gerçekleştirilebilmesi amacıyla Beyoğlu, Taksim, Şişli’de alınan tedbirler kapsamında ve Maltepe miting alanında toplam 10 bin 196, ilimiz genelinde 1 Mayısla ilgili alınan tedbirler kapsamında ise 22 bin 171 polis görevlendirilmiştir” denildi.

DW, ANKA/CÖ,HT

 

https://www.dw.com/tr/maltepedeki-1-mayıs-mitinginde-gezi-tutuklularıyla-dayanışma/a-61650797

 

 

 

 

 

https://sinifsiztoplumplatformu.blogspot.com

https://cahit-celik.blogspot.com

 

 

 

Erdoğan’ın AiHM hesabı yanlış mı?

Alican Uludağ

 

Kavala’nın ağırlaştırılmış müebbete çarptırıldığı Gezi davası kararıyla ilgili “Artık AİHM’lik iş kalmadı, bitti o iş” diyen Erdoğan yanılıyor mu? Hukukçular mahkûmiyet kararının ihlal sürecini etkilemeyeceği görüşünde. 

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Gezi davasına ilişkin “Osman Kavala hüküm giydiği için bu işin artık AİHM’le alakası yok. AİHM hüküm giydi diyecek. Bu işi artık masadan kaldıracak” şeklindeki sözlerine hukukçulardan itiraz geldi. 

 

İnsan hakları hukukçuları, AİHM’in verdiği ihlal kararının Osman Kavala’nın ilk tutuklama kararıyla ilgili olduğunu belirterek, mahkûmiyet kararının AİHM Büyük Daire’deki ihlal sürecini etkilemeyeceğini, buradan ağır bir ihlal kararı çıkacağını öngörüyor. Hukukçular, Erdoğan’ın sözlerinin de ileride AİHM’de adil yargılanma hakkı ihlali ile ilgili açılacak yeni davanın delili olacağına işaret ediyor. 

 

AİHM, Osman Kavala’nın tutuklanmasının kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali olduğuna 10 Aralık 2019’da karar vermiş, Kavala’nın tutuklanmasının siyasi saiklerle gerçekleştirildiğini belirterek serbest bırakılmasını istemişti. Ancak yerel mahkeme kararı uygulamamıştı. Bunun üzerine Avrupa Birliği Bakanlar Komitesi, Türkiye aleyhinde 2 Aralık 2021’de ihlal prosedürü başlatmış ve dosyayı 2 Şubat 2022’de AİHM Büyük Daire’ye havale etmişti. AİHM de taraflara görüşlerini göndermeleri için 11 Mayıs’a kadar süre verdi.

 

Kavala 4,5 yıl hakkında hüküm olmadan cezaevinde tutulduktan sonra 

ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırıldı.

 

Altıparmak: Çok ağır bir karar çıkacak

 

Peki, Erdoğan’ın iddia ettiği gibi mahkûmiyet kararı, Kavala’nın bu dosyasını ortadan kaldırır mı? DW Türkçe, sorunun yanıtını konunun uzmanı insan hakları hukukçularına sordu.

 

İnsan hakları hukukçusu, avukat Kerem Altıparmak, Erdoğan’ın ya beraber çalıştığı uzmanlarının konudan habersiz olduğu ya da yanlış bilgilendirildiği görüşünde. AİHM’in 10 Aralık 2019’daki ihlal kararında Türkiye’den Kavala’yı serbest bırakmasını istediğini anımsatan Altıparmak, şunları kaydetti:

 

“Türkiye, Kavala’yı serbest bıraktı mı? Hayır. O dosyaya Kavala’nın suçlu olduğunu gösteren ve dosyada olmayan yeni bir delil girdi mi? Hayır. Peki, AİHS’nin 18. madde ihlali, yani yargı sürecine siyasi müdahale yapıldığına dair iddiaları ortadan kaldıracak herhangi bir şey yapıldı mı? Yapılmadığı gibi daha fazlası oldu. Onun için bırakınız, AİHM’in ‘bu kararı artık ben bakamam’ demesini, bu ihlal prosedüründe çok ağır bir karar verecek.”

 

“Türkiye yeni delil olduğuna inandıramayacak”

 

AİHM’in Kavala dosyasına ilişkin ihlal prosedüründe vereceği karar sonrasında Türkiye’nin inadının devam etmesi ve karara uymaması halinde, ihraca giden başka hukuki süreçlerin açılıp açılmayacağına bakacağını ifade eden Altıparmak, “O nedenle hüküm giydi, artık bu defteri kapattık, geçmişte kaldı demek doğru değil. Tutuklama kararı verilen kararla hüküm verilen karar aynı. Aynı ölçüde siyasi etki olmuş bir cezai süreç ve Türkiye Bakanlar Komitesini yeni bir delil olduğuna inandıramayacak. Çünkü yok, olsaydı biz görürdük” dedi. 

 

Altıparmak, benzer bir davaya işaret ederek AİHM’in Azerbaycan’da tutuklanan Ilgar Mammadov’un mahkûmiyetinin bitmesiyle serbest bırakılmasından sonra ihlal kararı verdiğine dikkat çekti. AİHM’in bu serbest kalmayı bile yeterli görmediğinin altını çizen Altıparmak, AİHM’in bu davada “benim bu davadaki saptamam, bu kişinin keyfi olarak tutuklandığı ve sizin bunu siyasi amaçla yaptığınıza dairdir. Burada yapmanız gereken bu kişi hakkında cezai süreci bitirmek ve koşulsuz ve şartsız bir şekilde serbest bırakmaktır. Bunu yapmadığınız takdirde sözleşmeyi ihlal etmeye devam olursunuz ve bu nedenle kararı tatbik etmelisiniz” dediğini aktardı. 

 

“Türkiye kumar oynuyor” 

 

“Ben Türkiye’nin bunun sonuçlarını öngördüğünü ama bir kumar oynadığını düşünüyorum” diyen Kerem Altıparmak, Türkiye’nin Ukrayna savaşı nedeniyle “Stratejik önemim arttı, artık daha ileri adım atılmaz” diye düşündüğünü, bu konunun Türkiye’den çok Avrupa’nın ortak meselesi haline geldiğini kaydetti. 

 

Hukukçu Köksal: İki olay birbiriyle karıştırılmamalı

 

AİHM’de 4 yıl raportör hukukçu olarak görev yapan İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanı, avukat Tuğçe Duygu Köksal da mahkûmiyet kararının AİHM’deki tutuklulukla ilgili ihlal sürecini etkilemeyeceğini, iki olayı birbirine karıştırmamak gerektiğini söyledi.

 

Köksal, “Yani ihlal prosedürü ile ilgili Büyük Daire karar verirken, sadece Osman Kavala’nın 10 Aralık 2019 tarihinde verilen ihlal kararının gereğinin yerine getirilip getirilmediği, Türkiye’nin 46. maddenin birinci fıkrası gereğince bağlayıcı bir AİHM kararına uyup uymadığı ve bu çerçevede yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği ile alakalı bir karar verecek. Dolayısıyla da bu süreç içerisinde bu yükümlülükler yerine getirilmediği için zaten Büyük Daire’nin vereceği karar aslında önceden tahmin edilebilir bir karar” dedi.

 

Osman Kavala hakkında bir mahkûmiyet kararı verilmesinin, 2019 tarihli ihlal kararıyla ilgili Büyük Daire’de yapılacak değerlendirmeyi değiştirmeyeceğini vurgulayan Köksal, “O davadaki değerlendirmelere mahkûmiyet kararının bir katkısı olmayacak. Çünkü mahkûmiyet kararı verilmiş olması, sadece ve sadece Kavala’nın tutukluluğunun hukuka aykırı olması ve tutukluluğunun kanunda öngörülen amaç dışında gerçekleştirildiği noktasındaki AİHM tespitini ortadan kaldırmıyor” değerlendirmesini yaptı. Köksal, bunu öngörebilmesinin nedeninin Azerbaycan aleyhinde verilen Ilgar Mammadov kararı olduğunu söyledi.

 

“Erdoğan’ın sözleri de hak ihlali”

 

Avukat Köksal, Erdoğan’ın davaya ilişkin sözlerini de şöyle eleştirdi:

 

“Bir mahkûmiyet kararı sonrasında üst düzey devlet yetkilileri tarafından da bir değerlendirme yapılmaması gerekir. Çünkü biliyoruz ki tutuklama ile alakalı verilmiş olan ihlal kararında bu tip söylemler nedeniyle de bir ihlal kararı vardı. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte üst düzey görevlilerin bu tip söylemlerden kaçınması gerektiği kanaatindeyim. Çünkü adil yargılanma hakkıyla alakalı da bir bireysel başvuru yapıldığında yine bu tip söylemler muhakkaktır ki değerlendirmeye alınacaktır.”

 

Öte yandan mahkemenin Gezi davasında verdiği mahkûmiyet kararlarıyla ilgili sanıkların ayrıca AİHM’e başvurma hakları bulunuyor. Bunun için de davanın istinaf, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi süreçlerinin tamamlanması, yani iç hukuk yollarının tüketilmesi gerekiyor. 

 

29 Nisan 2022

 

https://www.dw.com/tr/erdoğanın-ai̇hm-hesabı-yanlış-mı/a-61641871

 

 

 

 

 

https://sinifsiztoplumplatformu.blogspot.com

https://cahit-celik.blogspot.com